MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar dahili davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi ..’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan ...'ın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 43167 ada 14 parsel sayılı taşınmazın intifa hakkını üzerinde bırakıp kuru mülkiyetini satış suretiyle gayri resmi birlikte yaşadığı davalıya temlik ettiğini, murisin taşınmaz mal satmaya ihtiyacının olmadığını, satış bedelinin ödenmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında açıldığını, adlarına tesciline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmışlardır. Davalı, savunma yapmadan yargılama sırasında ölmüş, mirasçıları davaya dahil edilmişlerdir. Dahili davalılar, davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra murisin davalı ile 5-6 yıl birlikte yaşadığını, davacıların baskı ve telkinleri ile resmi nikah yapamadıklarını, murisin özgür iradesi ile satışı yaptığını, satışın gerçek olduğunu, murisin hastalığında bakımını davalının yaptığını savunmuşlar, yargılama sırasında ise, gerçekte satış olmayıp, tapuda işlemin satış olarak gösterildiğini bildirmişlerdir. Mahkemece, murisin çekişme konusu taşınmazı bir süre birlikte yaşadığı davalıya satış suretiyle temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan ..'ın çekişme konusu 1368 parsel sayılı taşınmazın ½ payının intifa hakkını üzerinde bırakıp, çıplak mülkiyetin kayıtsız şartsız davalıya hibe suretiyle temlik ettiği, öte yandan, çap (tapu) kaydında davalı adına pay tescilinin 11.03.1987 tarihinde alım suretiyle yapıldığı, ardından 1992 yılında imar uygulaması sonucunda 43167 ada 14 parsel sayılı taşınmazda 114/245 payın ıslah-imar suretiyle 09.10.1992 tarihinde davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olayda, dava konusu taşınmaz payının murisin vekili .. tarafından davalı ..ya temlikine konu ... Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünün 03.03.1983 tarihli yazısına istinaden ... Tapu Müdürlüğünce, 10.03.1987 tarihli, 2699 yevmiyeli akitte işlemin “kayıtsız ve şartsız bağış” olarak yapıldığı, ancak anılan işlemin Tapu Müdürlüğünce tapuya tescilinin 11.03.1987 tarihli, 1435 yevmiye ile “alım” olarak yapıldığı, mahkemece de işlemin satış olarak kabul edilerek sonuca gidildiği görülmektedir. Ne varki, akit ile tapu sicili arasındaki uyumsuzluk giderilmeden, başka bir deyişle hukuki sonuçları farklı olacak iki tasarruf arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmiş olması doğru değildir. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklandığı şekilde tapuda yapılan resmi işlem olarak bağışlamaya dair akdin tapu siciline işlenip işlenmediğinin tespit edilmesi, .. Tapu Müdürlüğünden tekrar tarih ve yevmiye numarası da yazılmak suretiyle düzenlenen resmi akdin kapsamının tayin edilmesi, resmi akit ile çap (tapu kaydı) arasındaki çelişkinin giderilmesi bakımından kayıtlar üzerinde inceleme yetkisi verilecek uzman bilirkişiden rapor alınması ile, işlemin satış olduğu sonucuna varılırsa yukarıdaki ilkeler doğrultusunda muris muvazaasının değerlendirilmesi, eğer işlemin bağışlama olduğu anlaşılırsa, 01.04.1974 tarihli, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Dahili davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.