Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9652 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8047 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil veya bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalılar.. ile .... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi ..’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü; -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Davacı, mirasbırakan ....'ın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 2713 ada 90 parsel sayılı taşınmazı ikinci eşi ...'ye satış suretiyle temlik ettiğini, satışın gerçek olmadığını, murisin ölümünden sonra ..'nin taşınmazı yeğeni ...'e temlik edip geri aldığını, bu arada taşınmazı kullanmaya devam ettiğini, daha sonra ...'ın ölümü üzerine taşınmazın mirasçılarına intikal ettiğini, mirasçılardan bir kısmının intikali müteakip paylarını davalı...ile davalı şirkete satış suretiyle devrettiklerini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı taktirde taşınmazın belirlenecek rayiç değerinden miras payına isabet eden kısmın tahsiline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmış, 18.09.2013 tarihinde ıslah suretiyle bedele yönelik talebini bilirkişi raporu ile belirlenen ve 3/4 miras payına isabet eden 148.680,00 TL olarak artırdığını bildirmiştir.Davalılar ..ve .., murisin ölümünden itibaren 33 yıl geçmiş olup, davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazı murisin ikinci eşi ..'nin bedelini ödeyerek satın aldığını, satım bedeli ile murisin çalıştığı kuruma dava açıp, emekli olabildiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Davalı .. Mim. Orm. Ürn. Dek. Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti, davacının iddia ettiği vakıaları hangi delille ispat edeceğini açıklamadığını, dava dilekçesinin usule aykırı olduğunu, kendileri bakımından bir iddiada bulunulmadığını, dava değerinin düşük gösterildiğini, davanın zamanaşımının dolduğunu, dava konusu yere komşu parselde kat karşılığı inşaat yapımı için sözleşmesi yaptığını, maliyeti düşürmek için dava konusu taşınmazdaki payı da bedelini ödeyerek satın aldığını, diğer payları almak için de harekete geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazı murisin ikinci eşi ...' ye mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak temlik ettiği, davalılar... ve ...in .. mirasçıları olup muvazaayı bilecek konumda oldukları, davalı şirketin ise iyi niyetli üçüncü kişi olduğu, el ve iş birliği içinde hareket ettiğini ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan....'ın çekişme konusu 2668 (yeni 2713) ada 90 parsel sayılı taşınmazı 18.05.1973 tarihli akitle ikinci eşi...a satış suretiyle temlik ettiği,....'ın 28.02.2002 tarihinde ölümünden sonra 15.02.2012 tarihinde mirasçılarının taşınmazı intikalen adlarına tescil ettirdikleri, ardından mirasçılar ...ve....'in anılan taşınmazdaki miras paylarını 16.02.2012 tarihli akitle davalı .. Mim. Orm. Ürn. Dek. Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti'ne satış suretiyle temlik ettiği, davalı şirketin aynı tarihte kendisine pay satan mirasçılar hesabına ayrı ayrı satış bedeline dair ödemeler yaptığı, öte yandan mirasçı .....'in de aynı taşınmazdaki miras payını 16.02.2012 tarihli akitle kızı davalı...'a satış suretiyle temlik ettiği, davalı ...in ise intikal eden miras payını uhdesinde tuttuğu anlaşılmaktadır.Öte yandan; davalı .. Mim. Orm. Ürn. Dek. Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti'nin 29.11.2011 tarihinde dava konusu taşınmaza komşu 2713 ada 91 parsel sayılı taşınmazın maliki ...ile kat karşılığı bina yapımı için sözleşme imzaladığı, aynı şekilde davalı...'ın da 17.02.2012 tarihinde aynı şirketle dava konusu 2713 ada 90 parsel sayılı taşınmazdaki payına karşılık (bitişik parsellerle tevhidi sonucu oluşacak yeni parselde) bina yapımı için aynı yönde sözleşme yaptığı görülmektedir. Diğer taraftan, davacının murisin ilk eşinden çocuğu olduğu, davalıların murisin ikinci eşi...' nin mirasçıları ve komşu parsel ile dava konusu parselde kat karşılığı bina yapımını amaçlayan, bu yönde sözleşmeler imzalayan şirket bulunduğu açıktır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olayda, yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, her ne kadar davacı taraf tanık deliline dayanmış, ayrıca tanık listesi vermemiş, davacı vekili 11.10.2013 tarihinde tanık dinletmeyeceğini bildirmişse de, davalılar da tanık deliline dayanmış, davalı şirket tanık ismi bildirmiş olmasına rağmen mahkemece davalıların tanıkları dinlenmemiş, muris ile ikinci eşi Mevlüde'nin ne zaman evlenmiş oldukları da tespit edilmemiştir. Hâl böyle olunca; mahkemece, yukarıdaki açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, murisin ikinci eşi ...ile ne zaman evlendiğinin tespit edilmesi, davalı tanıklarının dinlenmesi ile murisin çekişme konusu taşınmazı temlikindeki gerçek iradesinin ne olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması, ondan sonra davalıların yukarıda açıklanan olgular gözetilerek durumlarının irdelenmesi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.