Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9652 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 5464 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/05/2011NUMARASI : 2010/687-2011/329Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğiyle açılmış, çekişmeli taşınmazın dava dışı 3. kişi devredildiği anlaşılınca istek tazminata dönüştürülmüştür.Hemen belirtilmelidir ki; 1948 tarih 10/2 sayılı İ.B.K. uyarınca tapu iptali ve tescil davasının ıslah suretiyle tazminata dönüştürülmesinde bir usulsüzlük yoktur.Diğer taraftan; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Ne varki, mahkemece davanın muris muvazaası olarak değerlendirilemeyeceği belirtilerek "taraf muvazaası" ve "gabin" hukuksal nedenleril yönünden değerlendirme yaplmış ve davanın reddine karar verilmiştir.Hal böyle olunca, davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı gözetilmek suretiyle, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma yapılması ve toplanan deliller aynı çerçevede değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın nitelendirilmesinde hataya düşülerek yazılı gerekçelerle hüküm kurulması isabetsizdir.Davacıların, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.