Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9651 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7941 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GERMENCİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/02/2013NUMARASI : 2011/253-2013/149Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacıların mirasbırakanı S.. E...'in Germencik Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Fatma, Türkan ve Celal aleyhine ketmi verese hukuksal nedenine dayalı açtığı davanın kabul edilerek, kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nce 13.04.1992'de onandığı, onama ilamının taraflara tebliğ edildiği, (son tebliğ tarihinin üzerinden 15 gün geçmekle) kararın 22.05.1992 tarihinde kesinleştiği, davacıların mirasbırakanı Selim 'in çekişme konusu 1455 parsel sayılı taşınmazdaki hissesinin adına tescilini sağlamadığı, bu arada 26.11.1993 tarihinde önceki kayıt maliki Celal çekişme konusu taşınmazı, kızının kayınbabası olan dava dışı Nezir'e, Nezir'in de 17.07.1996 tarihinde davalının annesi dava dışı Birsen'e satış suretiyle temlik ettiği, 22.07.1999 tarihinde taşınmazın ifraz edilerek 1922 parselin davalın kardeşi Fatma adına, 1923 parselin davalı Hüseyin adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.Davacılar, mirasbırakanları Selim taşınmazdaki payını mahkeme kararına dayalı olarak kazandığını, devirlerin kötüniyetli ve mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Davalı H.. E.., önceki mahkeme kararının infazının yapılmamış olmasının, adına yapılan tescilin ipalini gerektirmeyeceğini, dava şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanununun 705.1. ve 1022. maddeleri hükümlerine göre taşınmaz mülkiyetinin kazanılması sicile tescil koşuluna bağlıdır. Ayni haklar kütüğe tescil ile doğar, sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.( TMK 1022/1 m.) kurulması kanunen tescile tabi ayni haklar, tescil edilmedikçe varlık kazanamaz.(TMK 1021/1 m.) Değinilen yasa hükümlerinde öngörüldüğü üzere, hukukumuzda ayni hakkın doğumu veya kaldırılması tescil işleminin yapılmış olmasına bağlıdır. Başka bir deyişle hak tescil edilmedikçe ayni hak niteliğini kazanamaz; mülkiyetin nakledildiğinden söz edilemez. Diğer taraftan, taşınmazların tescilden önce mülkiyetlerinin geçmesine olanak sağlayan haller Türk Medeni Kanunun 705.2 maddesinde “Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer haller” olarak sayılmış olup eldeki davada, mahkeme kararı sonucu mülkiyetin tescilsiz olarak hak alıcısı davacıya geçtiği kabul edilmelidir. Mülkiyeti tescilsiz olarak kazanan kişi, tescilden önce de bir malikin sahip olduğu bütün hak ve yetkilerden yararlanır; fakat bu hak ve yetkiler mülkiyet hakkı tapuya tescil edilmedikçe iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez, çünkü henüz açıklık (aleniyet) kazanmış değildir. İyiniyetli üçüncü kişiler tapu kütüğünde malik olarak gözüken kişiyi gerçek malik olarak kabul etmekte haklıdırlar ( TMK 1023. md.) ve bu kişiden edinmiş oldukları ayni haklar geçerlidir. (TMK 1025 md.) Edinilmiş olan bu haklar mülkiyet hakkı kendisine tescilsiz geçmiş olan kişiye karşı da hüküm ifade eder. ( Prof. Dr. J.G. Akipek, Prof. Dr.T. Akıntürk Eşya Hukuku sh.477) Mülkiyetin tescilsiz kazanımından sonra yapılan tescil sadece bildirici mahiyette olup tescile dayanmayan kazanımda malik, tescilden önce de mülkiyet hakkından doğan bütün hak ve borçlara sahiptir, ancak tecil yapılmadıkça tasarruf işlemleri yapılamaz.Hemen belirtilmelidir ki, TMK’nin 705.2 maddesi uyarınca Germencik Aliye Hukuk Mahkemesi'nin 1991/277 esas sayılı dosyasının kesinleştiği 22.05.1992 tarihi itibarıyla önceki kayıt maliki Celal Ercins’in mülkiyet hakkının, davacıların mirasbırakanı Selim Ercins'in payı oranında son bulduğu, mülkiyet hakkının tescile gerek kalmaksızın mahkeme kararı ile davacıların mirasbırakanı Selim Ercins'e devredildiği ve kazanıldığı açıktır.Öte yandan, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla, Türk Medeni Kanunun 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda TMK'nun 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise TMK’nin 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Diğer yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyiniyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK’nin 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasında "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyiniyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima gözönünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında (İBK) kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.Somut olayda; davacıların mirasbırakanı Selim Ercins'in çekişme konusu 1455 parsel sayılı taşınmazın ¼ payının mülkiyetini 22.05.1992 tarihinde tescilsiz olarak kazanmasından sonra, davalının babası Celal ara malik kullanmak suretiyle 1455 parselden ifrazla oluşan 1923 parselin davalı Hüseyin adına tescilini sağladığı anlaşılmakla, ara malik Birsen'in davalının annesi olduğu, diğer ara malik Nezir'in ise davalının kardeşi Fatma'nın kayınpederi olduğu, bu kişilerin konumları itibariyle yolsuz tescili bildikleri veya bilebilecek durumda oldukları göz önüne alındığında iyiniyetli olmadıkları sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davalının iyiniyetli olmadığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle kesin hüküm olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.