MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/02/2007NUMARASI : 2006/237-2007/42Taraflar arasında görülen davada; Davacı,10 parsel sayılı taşınmazın 4 nolu bölümüne davalılarla birlikte iştiraken maliki olduklarını, davalıların bu yeri uzun yıllardır oturmak suretiyle işgal ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, iştirakli mülkiyette paydaşların birbirleri aleyhine dava açamayacaklarından el atmanın önlenmesi davasının reddine; ecrimisil isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, taraflarca süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 9.10.2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden Ş... G... vekili Avukat İ... O... geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edenler ve vekila avukat gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, ecrimisil isteminin kısmen kabulüne, elatmanın önlenmesi isteminin ise reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 10 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümün, davanın tarafları ile dava dışı kişi adına el birliği mülkiyeti ile kayıtlı olduğu, taşınmazın davalıların intifaında bulunduğu, davacının bu yerden yararlandırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, uzman bilirkişi ile bilimsel verilere uygun olarak saptanıp hesaplanan ecrimisile (haksız işgal tazminatına) hükmedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Buna yönelik, davalı tarafın temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Davacının, temyiz itirazlarına gelince; mirasçılar arasındaki iştirakten kaynaklanan çekişmelerde bu meyanda elbirliği mülkiyetinde (iştirak halinde mülkiyet) de paylı mülkiyete dair Türk Medeni Kanununun hükümlerinin uygulanması gerekeceği kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, Medeni Kanunun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda, yukarıda açıklandığı üzere davacının çekişmeli taşınmazdan yararlandırılmadığı anlaşıldığına göre; davacının payı oranında elatmanın önlenmesine de karar verilmesi gerekirken, yanılgılı düşüncelerle bu isteğin reddedilmiş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 9.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.