MAHKEMESİ : MENEMEN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/05/2013NUMARASI : 2013/241-2013/477Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .....raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, mahkemece ''Aile Mahkemesi Sıfatıyla'' yapılan yargılama neticesinde davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilinin temyizi üzerine Dairece; '' ...Davacının, eldeki davayı asliye hukuk mahkemesinde açmasına karşın, mahkemece yargılamanın başından itibaren aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakılarak hüküm kurulduğu, somut olayda Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına dayanarak eldeki davanın açıldığı, isteğin 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2. kitabının üçüncü kısmı hariç ilk iki kısmında yer alan (118 ile 395. madde arası) hükümleriyle bir ilgisinin bulunmadığı, dolayısıyla çekişme konusu yapılan uyuşmazlığın 18.01.2003 tarihinde yayımlanıp aynı tarihte yürürlüğe giren 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi hükmü gereğince kurulan Aile Mahkemesi tarafından değil, genel mahkemelerce çözüme kavuşturulması gerekeceğinin tartışmasız olduğu, hal böyle olunca, genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla davanın görülüp hükme bağlanması gerekirken, görevsiz mahkemece davanın esası hakkında karar verilmiş olmasının doğru olmadığı ” hususuna değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak Asliye Mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda çekişme konusu taşınmazı davacının rızası ile davalının kullandığı, ihtarname tarihi ile dava tarihi arasındaki sürenin ecrimisil hesaplanmasına esas olacak nitelikte olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişmeye konu 296 parsel sayılı taşınmazın 28.12.1966 tarihinde satışa istinaden davacı adına kayıtlı olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı görülmektedir. Davacı; sözkonusu taşınmazına büyükbaş hayvan yetiştirmek için hayvan damı ve bekçi evi yaptırdığını, ruhsatlarını aldığını, daha sonra da torunu olan davalı ile dava dışı U.. İ..'a hayvan almaları için yüklü miktarda borç para verdiğini ve yeri onların işlettiğini, bir süre sonrada anlaşamadıkları için anılan taşınmazı teslim ettiklerini, ancak davalının daha sonra taşınmazı haksız yere işgal ettiğini, noter kanalı ile 17.05.2010 tarihinde ihtar gönderdiğini ancak sonuç alamadığını ileri sürerek elatmanın önlenmesine, ihtar tarihinden itibaren şimdilik 500,00.-TL ecrimisilin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, davalı ise; çekişme konusu taşınmazı davacının rızası ile kullandığını, üzerindeki binaları kendisinin yaptırdığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Bilindiği ve Türk Medeni Kanunun 683. maddesinde düzenlendiği üzere, bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir. Öte yandan; yasal ayrıcalıklar dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus Türk Medeni Kanunu'nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır.Hemen belirtmek gerekir ki; davalının da kişisel bir hakkı var ise ayrı bir dava yolu ile isteyebileceği de tartışmasızdır. Somut olaya gelince; davacının mülkiyet hakkına dayandığı, uyuşmazlığın Türk Medeni Kanunu'nun 683. ve devamı maddeleri uyarınca çözüme kavuşturulması gerektiği, davacının, noter kanalı ile 17.05.2010 tarihinde davalıya ihtar göndermek suretiyle muvafakatini geri aldığı halde davalının çekişmeli yeri kullanmaya devam ettiği sabittir. Hal böyle olunca; kayda üstünlük tanınarak elatma isteğinin kabulüne, 17.05.2010 tarihli ihtarnamede verilen bir haftalık sürenin sonundan itibaren dava tarihine kadar hesaplanacak ve davacı tarafın talep miktarını aşmayacak ecrimisilin hüküm altına alınması gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.