MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil, yıkım olmadığı taktirde bedelin ödenmesi sonunda yerel mahkemece davalılardan .. ve .. bakımından atiye terk nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına, diğer davalılar bakımından da reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ..’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.-KARAR-Asıl ve birleşen dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, ecrimisil, yıkım olmadığı taktirde taşkın olan arsa bedelinin ödenmesi karşılığında temliken tescil isteğine ilişkindir.Davacı asıl ve birleşen davada; kayden maliki olduğu 136 ada, 6 ve 19 parsel sayılı taşınmazların caddeye bakan cephesine davalılar tarafından yapılan binanın taşkın olduğunu, taşkın yapılanma nedeniyle caddeye çıkma olanağının da kalmadığını, aynı zamanda arsanın ekonomik değerinin düştüğünü, ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve muhdesatın yıkımına ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla geriye dönük 5 yıllık toplam 15.000,00 TL. ecrimisilin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesine, yıkıma karar verilmeyecekse piyasa değeri üzerinden bedelinin ödenmesi karşılığında davalı adına temliken tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılardan...; iddiaların yerinde olmadığını, gerekli ölçümlerin yapılması gerektiğini, tecavüzün saptanması halinde rayiç değerine göre arsa bedelini ödemeye hazır olduğunu, ecrimisil talebinin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, davalı ... ise; tecavüzlü durumun daireyi satın almadan önce bilgisi dışında gerçekleştiğini bildirmiş, diğer davalılar ise herhangi bir savunma getirmemişlerdir.Mahkemece; davalılar.... ve .... yönünden dava atiye terk edildiğinden bu davalılar yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer davalılar bakımından ise imar uygulamasının idari bir işlem olduğu, imar ile oluşan taşkınlık nedeniyle davalıların bir kusurlarının bulunmadığı, taşkın yapılanmanın imar öncesinde gerçekleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 29/12/1988 tarihinde yapılan imar uygulaması ile davacının bağımsız olarak malik olduğu 136 ada, 6 nolu imar parselinin öncesini teşkil eden 83 kadastral parselde davacının paydaş olduğu, 01/12/1998 tarihli imar uygulaması ile davalıların paylı mülkiyet üzere malik oldukları komşu 136 ada, 5 ve 19 nolu imar parsellerinin öncesini teşkil eden 1065 nolu kadastral parselde de bir kısım davalılar ile bayiilerinin paydaş oldukları uzman bilirkişiler aracılığıyla yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre; davalılara ait 136 ada ( eski 83), 5 parsel üzerindeki bodrum kat, zemin kat, 2 normal katlı binanın, tek katlı bina tespit formuna ve ... Noterliğince tanzim edilen 05/06/1986 tarih ve 38770 nolu taahhütnameye göre 01/10/1983 tarihinden önce yapıldığı, bu binanın yapı ruhsat tarihinin 09/05/1997 olduğu, 136 ada, 5 ve 19 parsel sayılı taşınmazların bulunduğu bölgede 2981 ve 3290 Sayılı Yasalara istinaden yapılan imar affı uygulaması neticesinde eski 2 pafta 83 ve 1065 parsel sayılı taşınmazların ifrazından oluşan parseller olduğu, eski 2 pafta 83 parselin imar düzenlemesi nedeniyle 29/12/1988 tarihinde kaydı kapatılarak birden fazla ada ve parsellere ayrıldığı, davalılara ait 136 ada, 19 parselle ilgili herhangi bir yapı ruhsat belgesinin bulunmadığı ancak dosyada mevcut ... Kadastro Müdürlüğünce tanzim edilen 07/08/1995 tarih ve 6737 nolu aplikasyon krokisinde 136 ada (eski 1065), 19 parsel üzerinde tespit edildiği, davalılara ait diğer parsel olan 136 ada, 5 parsel üzerindeki binanın da 01/10/1983 tarihinden önce yapıldığı, dolayısıyla davalılara ait dava konusu 136 ada, 5 ve 19 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki binaların dava konusu olan ve davacıya ait 136 ada, 6 parsel sayılı taşınmaza olan tecavüzlerinin imar uygulamasından kaynaklandığı, bir kısım davalı ve bir kısım davalının bayii tarafından 5 parselin çapı kapsamında yaptırılan binanın 6 parsele 8.53 m² ve 19 parsele 10.09 m² taşkın olduğunun, 6 imar parselindeki taşkınlığın imar sonrasında, 19 imar parselindeki taşkınlığın ise imar uygulaması ile oluştuğunun saptandığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; imar parsellerinin oluşmasından sonra çekişmeli yapının inşaa edildiğinin saptanması halinde mutlak olarak davanın kabul edilmesi tecavüzlü durumun imar uygulaması ile meydena geldiğinin belirlenmesi halinde ise 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi hükmünün gözetilmesi gerektiği tartışmasızdır.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus Medeni Kanun'un 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın l605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı İmar Yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince; mahkemece belirtilen ilkeler çerçevesinde bir inceleme, araştırma ve değerlendirme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hâl böyle olunca; dosya kapsamının yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi, imar parsellerinin oluşmasından sonra çekişmeli yapının inşaa edildiğinin saptanması halinde davanın kabul edilmesi, tecavüzlü durumun imar uygulaması ile meydana geldiğinin saptanması halinde ise 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi hükmünün uygulanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.