Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9631 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 11969 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.09.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, "hile" hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Davacı, kendisinin ve davalılar ...'in annesi ve babası, davalı ...'in ise eşi ...'nin anne ve babası ... ile ...'nın öldüklerini, bir kısım mirasçılar tarafından murislerinden kalan tapulu ve tapusuz taşınmazlardan bazılarının dava dışı şirkete satılması konusunda mirasçılar arasında anlaşma yapıldığını, bu anlaşmaya göre davaya konu edilen taşınmazlardaki paylarını satmak istemeyen mirasçılara bu paylarına karşılık başka ta??ınmazlardan pay verilmesinin kararlaştırıldığını; ancak daha sonra çıkan uyuşmazlık sonucunda kendisinin davalılar tarafından kandırılmak suretiyle gereğinden fazla payının elinden alındığını ileri sürerek davalılar üzerinde bulunan fazla payların tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, hile iddiasına dayanılarak açılan davanın bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından dinlenilemeyeceğini, taraflar arasında taşınmazların takas edildiğini, bir kısım tapulu taşınmazlarını kullanımının kendilerine bir bölüm tapusuz taşınmazların kullanımının alıcıya verildiğini, takas işlemlerinin tarafların hür iradesi ile yapıldığını, davanın kötü niyetle açıldığını öne sürerek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden anlaşılacağı üzere; mirasbırakanlardan kalan ve davalılar tarafından davacı ile aralarındaki anlaşmazlığın çıkmasına neden olduğu öne sürülen tapusuz taşınmazlar hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak davalılardan ... tarafından 2010/36 ve 2011/44 Esas sayılı dosyalardaki davaların açıldığı, davacının da anılan davalara asli müdahil olarak katıldığı ve davaların halen derdest bulunduğu görülmektedir. Bilindiği üzere, hile(aldatma) genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun(TBK) 36/1.(818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri karşı tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili(makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Diğer taraftan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Somut olayda; davada ileri sürülen iddiaların ve savunmaların tam olarak araştırıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hâl böyle olunca, yerinde yapılacak ayrıntılı keşif ile taraflara murislerinden kalan taşınmazların hangilerinde gerek taraflar arasında gerekse dava dışı şirket arasında ne şekilde pay temliklerinin yapıldığının açıkça saptanması, bu temlikler sonucunda taraflar arasında makul, kabul edilebilir bir denkleştirmenin gerçekleşip gerçekleşmediğinin takdiri açısından uzman bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınması; bunların yanında, tapusuz taşınmazlar hakkında açılmış olan ve halen derdest bulundukları anlaşılan 2010/36 ve 2011/44 Esas sayılı dosyalardaki davaların sonuçlanması ve kesinleşmesi beklenerek ortaya çıkacak hukuki sonuçlarının öteki tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilip yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre hükmün fer'ilerine yönelik temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.