Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9631 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8891 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı .. tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Mahkemece, muris muvazaası iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK 33. (1086 sayılı HUMK 76.) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir. Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacının muris muvazaası hukuksal nedenine değil hile hukuksal nedenine dayandığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; aldatma (hile), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. maddesinde (881 sayılı Borçlar Kanunu'nun (B.K. 28/l. maddesinde) açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable...olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, aldatmanın (hilenin) her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Türk Borçlar Kanunu'nun 39. (Borçlar Kanunu'nun 31.) maddesine göre, aldatma (hile) öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.Somut olaya gelince; mahkemece hile hukuksal nedeni yönünden bir inceleme ve araştırma yapılmamış, uyuşmazlık muris muvazaası olarak kabul edilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Öte yandan, eldeki davanın mirasçılar adına tescil istekli olarak açıldığı, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve dava dışı mirasçıların bulunduğu gözetilerek davaya katılmayan mirasçılarının olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK'nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek davada yer almayan dava dışı mirasçıları da kapsar şekilde hüküm kurulmuştur.Hâl böyle olunca; öncelikle davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, süresinde açılmış ise taraf teşkili sağlandıktan sonra yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda hile bakımından araştırma ve inceleme yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Kabule göre de, eldeki davada... davalı sıfatı ile yer almasına rağmen sadece... hakkında karar verilip ... hakkında olumlu – olumsuz bir karar verilmemiş olması da isabetli değildir.Davalı...'un temyiz itirazları bu nedenle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.