Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9628 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20575 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : AKŞEHİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/09/2013NUMARASI : 2008/590-2013/355 Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece tenkis isteğinin kabulüne, karşı davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis; karşı dava, muhdesatın aidiyetinin tespiti ve tapu kaydına şerh konulması, mümkün olmadığı takdirde muhdesat bedelinin tahsili isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davacının saklı payının ihlal edildiği gerekçesiyle tenkis isteğinin kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir. Getirtilen kayıt ve belgelerden, mirasbırakan Ş.. A..'un 20.9.2006 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak boşandığı eşi Ayşedudu'dan olma kızı davacı Arife, ikinci eşi davalı Hüdakar ile davalıdan olma çocukları dava dışı Engin ve Zafer'i bıraktığı, mirasbırakanın maliki olduğu 1236 parsel sayılı taşınmazın 20.8.1990 tarihli resmi akitle davalı Hüdakar'a, ondan da 19.6.2008 tarihinde diğer davalı A.. O..'a satılıp devredildiği, eldeki davanın ise 9.10.2008 tarihinde açıldığı görülmektedir. Davacı, satış işlemlerinin kendisinden mal kaçırmak amacıyla yapıldığını iddia ederek eldeki davayı açmış, yargılama sırasında saklı pay bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar Hüdakar ve Arife ise, taşınmazın bedeli ödenmek suretiyle satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, karşı dava ile taşınmaz üzerinde bulunan evin davalı Hüdakar'a ait olduğunun tespiti ile tapuya şerh konulmasını, olmadığı takdirde muhdesat bedelinin ödenmesini istemişlerdir. Bilindiği üzere, tenkis (indirim) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Bununla birlikte diğer koşulların yanında davanın süresinde açılması da zorunludur. Hemen belirtilmelidir ki; 743 Sayılı Kanuni Medeninin 513.maddesi hükmünde öngörülen süreler zamanaşımı iken, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun aynı yasal düzenleme (tenkis davası) için öngördüğü sürelerin 571.maddesi hükmüyle hak düşürücü süre olarak kabul edildiği görülmektedir. Diğer taraftan, Türk Medeni Kanununun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında 4722 Sayılı Yasanın 1/1.maddesinde “Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.” Düzenlemesine yer verilmiş ve aynı yasanın “mirasçılık ve mirasın geçişi” başlığını taşıyan 17.maddesinde de mirasçılık ve mirasın geçişini mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirleneceğini öngörmüştür. Somut olayda, mirasbırakan 20.9.2006 tarihinde ölmüş olup, buna göre eldeki davada gözetilmesi gerekli yasal düzenlemenin 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu olacağı açıktır. Bilindiği üzere; tenkis davalarında hak düşürücü süreyi düzenleyen Türk Medeni Kanununun 571. maddesinde iki ayrı ilkeye yer verilmiştir. Birincisi öğrenme gününü esas alan bir yıllık süre, diğeri ise, vasiyetnameler için açıldıkları günden, tenkise tabi diğer bütün tasarruflar için de mirasbırakanın ölüm tarihinden itibaren on yıllık süredir. Oysa, mahkemece bu konuda bir araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın neticeye gidilmiştir. O halde, mahkemece öncelikle bu konuda bir inceleme, araştırma ve soruşturma yapılarak hak düşürücü sürenin değerlendirilmesi, dava hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise işin esası bakımından bir karar verilmesi, süresinden sonra açıldığının belirlenmesi halinde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedene hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.