Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9626 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 4942 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KAZAN SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/01/2013NUMARASI : 2012/276-2013/11Yanlar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, T. Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Talep, tapu kaydına yanlış yazılan mirasbırakanına ait kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. İlgili Tapu Müdürlüğü, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davaya konu T..Köyü 392, 347 ve 380 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın reddine, diğer taşınmazlar bakımından ise iddianın sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davacı ve davalı vekili temyiz etmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden davaya konu 392, 347 ve 380 parsel sayılı taşınmazların ilk tesis tarihinden itibaren tüm maliklerini gösterir şekilde tapu kayıtları getirtilerek davacının mirasbırakanı A..Ö..ın bu taşınmazlarla bir ilgisinin bulunmadığı, anılan parsellerde paydaş ya da malik olmadığı saptanmak suretiyle bu parseller bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/9-ç maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür. Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin aktif dava ehliyeti vardır. HMK'nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir. Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir: 1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.2-Nüfus müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak telep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı, 114, 1187, 123, 1245, 708, 39, 721, 45, 650, 704, 392, 347 ve 380 parsel sayılı taşınmazlarda malik olarak ismi geçen mirasbırakanı Ali Özkan'ın baba adının ''İbrahim'' olmasına karşın, sicil kaydında yanlışlıkla ''İpek'' olarak yazıldığını ileri sürerek, nüfus kaydına uygun şekilde düzeltilmesini istemiş; davalı, açılan davanın kanıtlanması gerektiğini belirterek reddini savunmuş,mahkemece, davacının iddiasını ispatladığı gerekçesiyle bu taşınmazlar bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki, mahkemece yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda hükme elverişli bir inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Hakkında kabul kararı verilen 114, 123, 1245, 708, 39, 721 ve 45 parsel sayılı taşınmazlara ait tapu kayıtları getirtilmeden hüküm kurulduğu gibi, 704 ve 1187 parsel sayılı taşınmazların da mirasbırakan adına hükmen tescil edildiği anlaşılmasına karşın, tescile esas mahkeme kararlarının da getirtilmediği görülmektedir. Hal böyle olunca; mahkemece yukarıdaki ilkeler doğrultusunda eksiksiz bir şekilde araştırma ve incelemenin yapılması, yine dava konusu taşınmazların davacının mirasbırakanı ile ilişkilendirilmesi bakımından tanık göstermesi için davacıya imkan tanınması ve göstereceği tanıklar da dinlendikten sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 10.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.