Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9624 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6350 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : BEYKOZ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/01/2013NUMARASI : 2011/422-2013/38Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden,davacının maliki olduğu taşınmazın 11 parselde, davalının taşınmazının ise komşu 13 parselde kayıtlı olduğu, 13 parselin etrafındaki duvarın 11 parselin 33.53 m2 lik bölümünü de kapsayacak şekilde inşa edildiği, bilirkişi rapor ve krokisinde ( A ) harfi ile gösterilen bu kısmın davalı tarafından zeminde bahçe olarak kullanıldığının yapılan uygulamada saptandığı, davalının ise taşınmazı mevcut haliyle edindiğini ve iyiniyetli olduğunu belirterek, taşkın kısmın bedeli karşılığında adına tescili isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.Davacı, eldeki davayı elatmanın önlenmesi, yıkım ve tespit edilecek uygun miktardaki ecrimisilin tahsili isteği ile açmış, ecrimisil miktarının keşfen belirlenmesi sonrasında ise ıslah talebinde bulunarak ecrimisil miktarını açıklamış, mahkemece de bu miktara hükmedilmiştir.Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177/1 fıkrasında ıslahın tahkikat sona erinceye kadar yapılabileceği düzenlenmiş olup, aynı maddenin 2. fıkrasında da; ıslah duruşma dışında yapılmış ise yazılı ıslah dilekçesinin, karşı tarafın hazır bulunmadığı duruşmada yapılmış ise tutanak örneğinin karşı tarafa tebliği zorunluluğu getirilmiştir.Somut olayda ise, anılan ıslah dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmeden ve yukarıda belirtilen yasal zorunluluk yerine getirilmeden karar verilmiştir.Öte yandan, mahkeme kararları gerekçesi ve hüküm fıkrası ile bir bütün olup, gerekçe ile hüküm sonucu arasında açık bir çelişkinin bulunmaması asıldır. ( HUMK.nun 382-388 ve 389 maddeleri , HMK nun 359/2. mad.) Kararların farklı ve çelişkili olması mahkemelere olan güven ilkesini zedeler. Eldeki davada, kısa kararda sadece davanın kabulüne denilmekle yetinilmiş, gerekçeli kararın gerekçe bölümünde ise ecrimisil isteği ile davalının temliken tescil talebinin reddine karar verildiği belirtilmiş, ancak hükümde ecrimisil isteğinin kabulüne karar verildiği gibi savunma yoluyla ileri sürülen temliken tescil talebi hakkında da bir hüküm kurulmamıştır.Yukarıda açıklandığı üzere, mahkemece ıslah dilekçesi tebliğ edilmeden ve davalıya bu hususta savunma hakkı tanınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki olacak şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir.Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedeni uyarınca sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilek yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.