Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9615 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4156 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen mülkiyetin tespiti davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, mülkiyetin tespiti isteğine ilişkindir.Davacı, çekişme konusu ..ada .. parsel sayılı taşınmazın belediye sınırları içerisinde olup, 775, 2805 ve değişik 2981 Sayılı kanunlar gereğince belediyeye bedelsiz olarak intikal ettiğini, tapu iptal ve tescil davası açılacağını ileri sürerek, taşınmazların belediyeye bedelsiz intikal ettiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalı, davaya konu taşınmazın devredilebilmesi için belediyece ıslah-imar planı düzenlenip, valilik olurunun ve bakanlık onayının alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; ...ada...parsel sayılı taşınmazın 16.12.1997 tarihinde Hazine adına imar uygulaması suretiyle tescil edildiği, anılan taşınmazın tekrar imar uygulamalarına tabi tutularak ifraz ve tevhit neticesinde ... ada 5 ve.. ada ... parsel sayılı taşınmazlarda hazinenin paydaş kılındığı, ..ada.. ve ... parsellerin hazine adına tescil edildikleri, ... ada .. numaralı imar parselinin ise hazine adına tescilinden sonra takas suretiyle ... Belediyesi adına tescil edilerek sonrasında tevhit neticesinde .. ada .. numaralı parselin... Belediyesi adına tescil edildiği, anlaşılmaktadır.Nevarki, çekişme konusu taşınmazın yasa hükümleri uyarınca mülkiyetinin belediyeye geçip geçmediğinin belirlenmesi için bu konudaki yasal düzenlemelere değinmekte yarar vardır. Özellikle, bu konuda hükümler içeren mülga 1580 ve 775 Sayılı Yasa ile 3194 Sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde çekişmenin çözüme kavuşturulacağı tartışmasızdır.Buna göre; 5393 Sayılı Yasanın yürürlükten kaldırdığı 5272 Sayılı Kanunla iptal edilen 1580 Sayılı Yasanın 159. maddesinde aynen "Belediye sınırı içinde sahipsiz arazi mahiyetindeki seyrangah, harman yeri, çayır, mer'a, koruluk ve bataklıkların ve belediye marifetiyle deniz, nehir ve gölden doldurulmuş olan yerlerin ve yıkılmış kale ve kulelerin metruk arsaları ve enkazının tasarruf,idare ve nezareti kaffei hukuk ve vecaibi ve varidatı ile beraber belediyelere devrolunur." şeklindeki düzenleme ile nitelikleri belirtilen taşınmazların sadece tasarruf, idare ve nezaretinin belediyelere intikal öngörülmüş olup, mülkiyetinin devrine dair bir hükme yer verilmemiştir.Öte yandan 3194 Sayılı İmar Yasasının 11. maddesi hükmü ile de, istisnaları ayrık tutularak nitelikleri madde metninde sayılan Genel Müdürlüğünün Özel İdarenin ve Hazinenin mülkiyetindeki arsa ve arazilerin hangi esas ve usullerle belediyeye devredileceği gösterildikten sonra devrin ancak, valiliğin teklifi, Maliye ve ... Bakanlığının onayı ile gerçekleştirilebileceği hükme bağlanmıştır.Buna göre,değinilen yasal düzenlemeler karşısında çekişmeli taşınmazın mülkiyetinin kendiliğinden belediyeye geçtiğinin kabulüne olanak yoktur. Ayrıca, mahkemece hükme dayanak tutulan 20.7.1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 Sayılı “Gecekondu Kanunu”nun “Belediyelere Arsa Sağlanması” başlıklı 3'üncü maddesi, yasadaki istisna halleri ayrık ve yine yasada belirtilen koşulları mevcut olmak kaydı ile Hazinenin özel mülkiyetindeki ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazların bedelsiz olarak ilgili belediyelerin mülkiyetine geçeceğini öngörmüştür. Ancak, anılan yasa hükmü 3.7.2003 tarih 4916 Sayılı Yasanın 38. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.Diğer taraftan, 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5272 Sayılı Belediye Kanununun geçici 1. maddesi ile de istisna kuralları getirilerek, bu ayrıcalıklar dışında kalan Hazineye ait taşınmaz malların yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde ilgili belediyelere bedelsiz devredileceğine ilişkin düzenlemenin 5281 sayılı 31.12.2004 tarihli, 25687 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 45/10. maddesi ile 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren yasanın 44/7. maddesi hükmü ile yürürlükten kaldırıldığı sözü edilen düzenlemenin ise Anayasa Mahkemesinin 18.1.2005 tarih 2004/118-2005/8 sayılı kararı ile iptali sonucu yürürlükten kalktığı, sonradan yürürlüğe giren 5393 Sayılı Belediye Kanununda ise benzer bir hükme yer verilmediği bilinmektedir. Anılan yasaların yürürlükte bulundukları zaman içerisinde, davaya konu edilen taşınmazın mülkiyetinin nakli bakımından, davanın tarafları yararına bir hakkın kazanılmasının dayanağını teşkil etmeleri halinde bu kazanmaya, “kazanılmış hak” kuralı gereği değer verileceğinde kuşku yoktur. Öyle ise “kazanılmış hak” kavramı üzerinde de durulmak gereklidir. Hemen belirtmelidirki bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması, hukuk devletinin gereğidir. Tamamlanmış hukuki durumları yeni yasa veya düzenleyici kuralın etkilememesi onlar üzerinde hukuki sonuçlar doğurmaması, kazanılmış hakların saklı tutulması amacını güder. Ancak, henüz tamamlanmamış veya devam eden hukuki durumlara yeni düzenleyici kural (olayımızda, 5272 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesi bakımından Anayasa Mahkemesinin iptal hükmü; 775 Sayılı Yasanın 3. maddesi için ilga düzenlemesi) derhal yürürlüğe girme niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır.Somut olaya açıklanan ilkeler gözetilerek bakıldığında; gerek 5272 Sayılı Yasa ile ilgili Anayasa Mahkemesinin iptal kararından; gerekse 4916 Sayılı Yasa ile 775 Sayılı Yasanın 3'üncü maddesinin yürürlükten kaldırılmasına dair yasal düzenlemeden önce, çekişmeli taşınmazın mülkiyetinin nizasız olarak davalı belediyeye geçmiş olması halinde, mülkiyetin nakli bakımından tamamlanmış hukuki durumun varlığından ve kazanılmış haktan sözedilebileceği muhakkaktır. Bu konuda şu hususa da değinilmesinde yarar vardır, gerek 5272 Sayılı Kanunun 5281 Sayılı Yasayla iptalinden önceki geçici 1; gerekse 775 Sayılı Yasanın 3.ncü maddesi ifadeleri incelendiğinde anılan düzenlemelerin konusunu teşkil eden hak, bakımından mülkiyeti kendiliğinden nakleden hükümler olmadığı, lehdarı idarelere tescil isteme hakkı verildiği açıktır.Öte yandan, 3194 sayılı yasanın 11. maddesinin 1. fıkrasında; “...Hazine ve özel idareye ait arazi ve arsalar belediye ve valiliğin teklifi, maliye ve ... bakanlığının onayı ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeye; belediye ve mücavir alan hudutları dışında özel idareye bedelsiz terk edilir ve tapu kaydı terkin edilir….” hükmünü öngörmüş, 2. fıkrasında, “bu yerlerin başka bir maksatla kullanılamayacağı, satılamayacağı ve bu hususun tapu kaydına şerh edileceği” belirtildikten sonra, 3. fıkrasında da, “iadenin aynı usule tabi olduğu” bildirilmiştir. Hal böyle olunca, 3194 sayılı yasanın 11. maddesi hükmü de gözetilerek yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, belediyeye devri gereken taşınmazlardan olduğunun belirlenmesi halinde eldeki davanın mülkiyetin tespiti isteğine ilişkin olduğundan, davacıya tescil davası açması için önel verilmesi, taşınmazların yargılama sırasında tekrar imar uygulamasına tabi tutuldukları görülmekle, son imar durumlarını gösterir plan örneklerinin de dosyasına getirtilerek değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.