MAHKEMESİ: PENDİK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 13/12/2011NUMARASI: 2011/614-2011/763Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma talebi değerden reddedildi, dosya incelendi, raportör üye raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen ilk karar, Dairece;‘muvazaa olgusunun gerçekleştiği biçimindeki mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik yoktur. Ancak davacının annesinin miras bırakan ile resmi evliliğinin bulunmadığı iddiasıyla Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/284 esas sayılı davanın açıldığı ve halen bu davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır. Anılan davanın kabulü halinde davacının miras payının değişeceği kuşkusuzdur. Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2010/284 esas sayılı dava sonucunun beklenmesi ve ondan sonra davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, kabule göre de davada pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulunulmasına karşın HUMK 74. maddesi göz ardı edilerek TMK. 28. maddesi uyarınca kişiliği son bulan muris adına (doğru sicil oluşturma prensibine aykırı olarak) iptal ve tescile karar verilmesi de doğru değildir.’ gerekçesiyle bozulmuştur.Mahkemece bozmaya uyulmuş olup, hükmüne uyulan bozma kararında yapılması gereken iş ve işlemler açıkça belirtilmiştir.Bilindiği üzere; mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü meydana gelir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu durum, mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında ki esaslar çerçevesinde işlem yapma zorunluluğu getirir. ( 09.05.1960 T, 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, HGK 29.05.2002 T, 7- 444/463 E.K sayılı kararı).Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 gün ve13/5 sayılı ve 09.05.1960 T, 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında; usuli kazanılmış hak, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri yararına diğerinin ise aleyhine doğmuş ve mahkemece uyulması zorunlu bir hak olarak tanımlanmıştır.Bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşur ve bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapılması bu sebeple zorunludur. Bozma kararına uyulduktan sonra bozma dışında inceleme yapılıp karar verilemez. Ne var ki, mahkemece bu zorunluluk göz ardı edilerek bozmaya uyulmakla birlikte, bozma kararında belirtilen Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/284 Esas sayılı dosya sonucunun beklenmesi gerekirken Doğanşehir Asliye Hukuku Mahkemesinin 19.03.2009 gün 2008/355 Esas 2009/81 karar sayılı kesinleşen ilamındaki davacı payı esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.Bu durumda, bozmaya uyulmakla davalı yararına doğan usuli kazanılmış hak uyarınca Doğanşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve halen sonuçlanmadığı anlaşılan 2010/284 esas sayılı dava sonucunun beklenmesi, karar kesinleştiğinde bu dava sonucuna göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Davalının temyiz itirazı yerindedir; kabulü ile hükmün(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.