MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 04/03/2010NUMARASI : 2006/785-2010/196Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden pay sahibi olduğu . ada . parsel sayılı taşınmaza davalının kaçak ve ruhsatsız bina yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.Davalı, kat karşılığı inşaat ve satış vaadi sözleşmesi uyarınca iyiniyetli olarak inşaat yapıldığını, davacının payını uygun bir bedelle satın almaya hazır olduklarını belirtip davanın reddini savunmuşturMahkemece, elatma olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; noksanı tamamlanmak suretiyle getirtilen kayıtlardan, çekişme konusu . ada .parselin taraflar ile birlikte dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.Mahkemece, davalının bina yapmak suretiyle haksız müdahalede bulunduğu benimsenerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; davacının taşınmazda payına karşılık çekişmesiz olarak kullanabileceği yer bulunup bulunmadığı, taşınmazın tümünün kimler tarafından kullanıldığı yeterince araştırılmamış ve keşfen saptanmamıştır.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde araştırma yapılarak, çekişmeli taşınmazda davacının payına karşılık kullanabileceği yer olup olmadığının saptanması, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.9.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.