MAHKEMESİ: DİDİM(YENİHİSAR) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 04/12/2009NUMARASI: 2001/217-2009/699Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacılar, ortak miras bırakanları F.Ka. ilk eşinden olma çocuklarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 2.eşinden olan davalı kızına 6374 ve 6375 parsellerin tevhidinden oluşan 409 ada 7 parsel, 131 ada 20 parsel ve 1820 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarını bağışladığı halde satış göstererek temlik ettiğini, 409 ada 7 parsel üzerinde yapılan apartmandaki 8 adet bağımsız bölümün halen davalı adına kayıtlı olduğunu, 2 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin ise iyiniyetli 3.kişiye satıldığını ileri sürüp, davalı adına olan tapuların iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, 3.kişilere satılan bağımsız bölümlerin satış değerlerinin miras payları oranında davalıdan tahsilini istemişlerdir.Davalı, satışların gerçek olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacıların muris muvazaası olgusunu kanıtlayamadıkları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.9.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden O. K.vekili Avukat T.T. ile temyiz edilen vekili Avukat M. U.Y.geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden M.K. vekili avukat ile Z.K.vekili avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve tazminat isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan F.i K.4.7.2001 tarihinde ölümüyle, geride mirasçı olarak boşandığı ilk eşinden olma çocukları O. Z. ve M. ile kendisinden önce ölen 2.eşi Ayşe'den olma çocukları D. N. N.ve N. kaldıkları, miras bırakanın 6375 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazını 6.12.1996 tarihinde davalı kızı D.satış yoluyla temlik ettiği, davalının bu parseli, maliki olduğu 6374 parsel ile tevhid ve ifraz ettirmesi sonucu 409 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tamamının davalı D.adına tescil edildiği, daha sonra bu taşınmaz üzerine toplam 10 adet bağımsız bölümden oluşan kat irtifakı kurulan bir bina inşa edildiği, davalı D. bu bağımsız bölümlerden 2 ve 4 nolu olanları dava dışı kişiye satış suretiyle aktardığı diğer 8 adet bağımsız bölümün halen D. adına kayıtlı bulunduğu, yine 6374 ve 6375 parsellerin tevhid ve ifrazından oluşan 409 ada 8 parselin ifrazından meydana gelen 1820 ada 1 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın da halen davalı adına kayıtlı olduğu, ayrıca miras bırakanın yine 131 ada 20 parsel sayılı arsa nitelikli taşınmazını 5.12.1995 tarihinde davalı kızına satış suretiyle aktardığı anlaşılmaktadır.Davacılar, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, halen davalı üzerinde kayıtlı bulunan taşınmazlar için miras payları oranında iptal-tescil, 3.kişiye satılan taşınmazlar için tazminat istekli eldeki davaları açmışlardır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; murisin ekonomik durumunun iyi olduğu, mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, davalının da alım gücünün olmadığı taşınmazların belirlenen gerçek değerleri ile akitteki değerleri arasında fahiş fark bulunduğu, miras bırakanın başkaca taşınmazlarını da 2.eşinden olan diğer çocuklarına ve 3.kişilere temlik ettiği, bu temlikler münasebetiyle aynı hukuki sebebe dayalı olarak davalar açıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Belirlenen bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 28.9.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.