Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9476 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 5801 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ANKARA 23. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/12/2013NUMARASI : 2012/24-2013/665Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil veya bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. . raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkindir.Davacı, dava dışı arsa sahipleri Elmas ve arkadaşları ile 61545 ada 2 parsel sayılı taşınmazda kat karşılığı inşaat inşaat yapımını üstlendiğini, binayı zamanında tamamlayıp söz konusu sözleşmede yüklenici payına isabet eden 5 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin tapusunu almaya hak kazandığını, davalı İ.. Ş..'in davacı şirket yetkilisi Ali hemşehrisi olduğunu, davalı İhsan'ın dava dışı Hüseyin ile yakın binalarda kapıcılık yaptıklarını, davalı İhsan'ın daire ve arsasını satmak suretiyle yeni bir daire almaya karar verdiğini, dava dışı Hüseyin'in dava konusu olayın yaşandığı yıllarda birçok kişiyi Almanya'daki dayısından miras kaldığı ya da piyangodan yüklü miktarda para çıktığı telkiniyle kandırdığını, davalı İhsan'ın bir düğünde karşılaştıklarında Hüseyin'i inşaat şirketi olan ve gayrimenkul işi ile uğraşan patronu olarak tanıştırdığını, İhsan'ın şirketten taşınmaz almak istediğini, bu konuda dükkan vasıflı bağımsız bölümün 92.500,00 TL ye satılması, satış bedelinin 15.08.2008 tarihinde ödenmesi, taraflardan herhangi birinin vazgeçmesi halinde 30.000 Euro tazminat ödenmesi yönünde düzenlenen protokolü Hüseyin'in tanık olarak imzaladığını, ancak daha sonra söz konusu anlaşmadan vazgeçilerek dava konusu iki adet dairenin satımı konusunda anlaştıklarını, Hüseyin'in iki daire için 125.000,00 TL üzerinden pazarlık yaptığını, bu dairelerden birinin daha sonra davalı İhsan'a devredilmesi konusunda davalılar arasında muvazaalı anlaşma yapıldığını, Hüseyin'in davacıya 21.08.2011 tarihli ve 500.000,00 TL bedelli senet verdiğini, davalı M.. H..' nin de dava dışı Hüseyin tarafından dolandırıldığını, Hüseyin'e yüklü miktarda borç verdiğini, bunu kurtarabilmek için Hüseyin ile muvazaalı anlaşma yaparak davacıyı Hüseyin'in dayısından kalan miras paylaşımında sıkıntı yaşandığı yalanını ortaya attıklarını, Hüseyin'in bu yalanına Mahmut ve Mahmut'un yeğeni Avukat Ali yardımı ile davacının inandırıldığını, Hüseyin'in, davalı Mahmut'a borçlu olduğunu, bu nedenle dairelerin parasının kendisi tarafından ödeneceğini ancak tapuların davalı Mahmut adına devredileceğini bildirdiğini, davacının da 5 ./..ve 6 nolu daireleri 31.07.2008 tarihinde Mahmut ' ye, onunda 6 nolu daireyi 26.09.2008 tarihinde davalı İhsan'a satış suretiyle temlik ettiğini, senedin ve satış bedelinin ödenmediğini, Hüseyin yargılandığı ağır cezadaki davada bedelin ödenmediğinin sabit olduğunu, davalıların birbirini tanıyan, el ve iş birliği içinde hareket eden kişiler olduklarını ileri sürerek 61545 ada 2 parseldeki 5 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı taktirde 100.000,00 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı İhsan, davanın zamanaşımına uğradığını, hileli ve muvazaalı bir işlemin olmadığını, davacının daha önce de dava açarak takipsiz bıraktığını, iddianın yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini, davalı Mahmut, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının daha önce dava açarak takipsiz bıraktığını, ceza dosyasının kendisiyle ilgisi olmadığını, dava konusu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını, 150.000,00 TL satış bedelini peşin ödediğini, yaklaşık 3 ay sonra dairelerden birisini 90.000,00 TL ye diğer davalı İhsan'a satarak bedelini peşin aldığını, muvazaalı bir satış olmadığını, davacının dava dışı Hüseyin Üvez'den aldığını beyan ettiği 500.000,00 TL bedelli senedi tahsil edemeyince dolandırıldığını iddia ederek taşınmaz satışlarının iptalini talep ettiğini, davacı ile dava dışı Hüseyin arasındaki ilişkiyi bilemeyeceğini, hile ve muvazaa iddialarının asılsız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davacı temsilcisi Ali çekişme konusu taşınmazları vekâlete dayalı olarak davalılara temlik ettiği, akitte satış bedelini nakten ve tamamen aldığını beyan ettiği, ceza mahkemesi dosyasında davacının 100.000,00 TL satış bedelini aldığını açıkladığı, davacının daha önce hile iddiası ile açtığı davayı zamanaşımı itirazı ile karşılaşınca takipsiz bıraktığı, davacının kendi muvazaalı işlemine dayanarak hak talebinde bulunamayacağı, dava dışı Hüseyin Üvez'in davacıyı kandırdığı, yine davalıların da bu kişiyle birlikte hareket ettiği ileri sürülmüşse de eldeki davanın hileye dayalı olmayıp muvazaa iddiası ile açıldığı, bilirkişi kurulunun görüşüne katılınmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; arsa sahipleri Elmas , Zübeyde , Nadir , Yüksel ve Hasan ile davacı şirketin çekişme konusu 61545 ada 2 parsel sayılı taşınmazda bina yapımı için 24.04.2007 tarihinde kat karşılığı gayrimenkul satış vaadi ve inşaat sözleşmesi yaptıkları, çekişmeye konu edilen 5 ve 6 nolu dairelerin yükleniciye verilmesinin kararlaştırıldığı, bina yapımı bitip yüklenici dairelere hak kazandığında, 5 nolu meskenin 19/23 payı Hasan Türker, 4/23 payı Elmas ; 6 nolu meskenin 27/46 payı Yüksel , 19/46 payı Elmas adına kayıtlı iken, 5 ve 6 nolu meskenlerin M.. H..'ye satış suretiyle temlik edildiği, Mahmut'un 6 nolu meskeni İhsan'a aktardığı, ardından 6 nolu dairenin dava tarihinden önce 15.11.2011 tarihli akitle dava dışı Hasan Filiz'e devrinin yapıldığı, dava konusu taşınmazların arsa sahipleri üzerinden davalı Mahmut'a devrinin yapıldığı 31.07.2008 tarihinde dava dışı Hüseyin Üvez'in aynı tarihte tanzim edilen bono senedi ile 21.08.2008 tarihinde Ali 500.000,00 TL ödemeyi taahhüt ettiği Ali ve diğerlerinin (toplam 15 kişi) şikayeti üzerine sanık Hüseyin hakkında kamu davası açılması üzerine Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.01.2011 tarih, 2010/12 esas, 2011/3 karar sayılı kararı ile, 2008 yılında sanık Hüseyin'in kendisini Ali iş adamı olarak tanıttığı, 380.000,00 değerinde bir daire satın alarak 500.000,00 TL lik senet verdiği, süresi geçtiği halde senet bedelini ödemediği, müştekilere kendisine yüklü miktarda miras kaldığını, mirası çözmek için acil paraya ihtiyacı olduğunu bildirdiği, vergi ve harç paraları yatırıp, miras işini çözecek hakimlere para vermesi gerektiği telkiniyle dolandırdığı kişilerden para istediği, inandırıcı olmak içinde para dolu torba, banka cüzdanları ve fotokopi olan tapu kayıtlarını göstererek güven telkin etmek suretiyle menfaat temin ettiği, çok zengin bir kişi olduğu izlenimini yaratarak dolandırmak istediği kişilerin bazılarına daire vereceği, ev satacağı vaadiyle para aldığı, bir kısmından ise taşınmaz satın alıp bir kısmını da vadeli ödemek ve senet ../...vermek suretiyle satın alacağını vaat ederek taşınmazların tapusunu hiç üzerine almadan hemen üçüncü kişilere satışını yaptığı, ancak sonrasında bedellerini dolandırdığı kişilere eksik ödediği, vermiş olduğu senetleri de zamanında ödemediği gibi oyalama yolu ile ödemekten kaçındığı, icra takibine maruz kalsa da ödeme kaygısı olmadığı, dolandırıcılık eylemine araç olarak senet düzenleyerek katılanlara verdiği sabit görülmekle her bir katılan bakımından ayrı ayrı nitelikli dolandırıcılık suçundan hapis cezası ile cezalandırıldığı, kararın yüksek 15. Ceza dairesince onanarak 04.12.2012 tarihinde kesinleştiği, öte yandan: müşteki sıfatıyla beyanında Ali mahkemede, sanığın kendisine 100.000. TL'yi parça parça ödediği, 400.000. TL alacağının kaldığını beyan ettiği görülmektedir.Bilindiği üzere; alım satım akdinin ön önemli unsuru bedeldir. Taşınmaz satışlarında kural, satıcının satış anında taşınmazı devretmesi ve alıcının da bedeli ödemesidir. Türk Borçlar Kanununun 232. maddesinde; “alıcı, satış sözleşmesinde kararlaştırılmış olduğu biçimde satış bedelini ödemek ve kendisine sunulan satılanı devralmakla yükümlüdür” hükmü düzenlenmiştir. Aynı yasanın 246. maddesinde de, taşınır satışına ilişkin kuralların, kıyas yoluyla taşınmaz satışında da uygulanacağı düzenlemesine yer verilmiştir.Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, çekişme konusu taşınmazda kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapılan binadaki dava konusu 5 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin davacı yükleniciye isabet ettiği, sözleşmeden doğan edimini yerine getiren yüklenici davacının, temsilcisi Ali aracılığıyla ve vekil sıfatıyla taşınmazların arsa sahipleri üzerinden davalı Mahmut'a, ondan da 6 nolu bağımsız bölümün davalı İhsan'a temlik edildiği, andında 6 nolu yerin dava dışı kişiye devredilmiş olduğu tartışmasızdır. Ne varki, satış akdinin en önemli unsuru olan bedelin ödenmediği de içeriği açıklanan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin dosya kapasım ile sabittir. Öyleyse, geçerli bir alım satım akdinin varlığından söz edilemez. Hâl böyle olunca; dava konusu 5 nolu bağımsız bölüm bakımından iptal ve tescil isteğinin, dava tarihinde üçüncü kişi adına kayıtlı olduğu anlaşılan 6 nolu bağımsız bölüm için de bedel isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.