MAHKEMESİ : EDREMİT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/04/2009NUMARASI : 2007/663-2009/229Taraflar arasındaki davadan dolayı Edremit 1. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 14.4.2009 gün ve 663-229 sayılı hükmün Onanmasına ilişkin olan 19.10.2009 gün ve 8953-10310 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı Hazine vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, 3210 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı iddiasına dayalı tapu iptali sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin 26.02.1981 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 13.12.2007 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dâhil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve aynı Yasa’nın 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Yasa’ya “Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir.Somut olayda, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır. Bilindiği üzere; 3402 Sayılı Yasanın 12/3. Maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında res'en gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır. Özellikle bu hususlar gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı hazinenin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Ancak hemen belirtilmelidir ki, bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz.Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır.(Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21/12/1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12/09/1977, 5445/5655 dipnot 161: 10.HD 24/02/1976, 6296/1297) Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 04.09.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Davacı hazine temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle bu hususa değinmiştir.Hal böyle olunca somut olayda mahkemece yapılan keşif sonucu çekişmeli bölümün belirlenen kıyı kenar çizgisine göre kıyıda bulunduğu ve dava tarihinde davacı Hazinenin haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince dava reddedildiğine göre, davalıların tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Bu husus karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme sonucu anlaşılmıştır.Davacının karar düzeltme isteğinin HUMK' nun 440.maddesi gereğince kabulüne, dairenin 19.10.2009 tarih 2009/8953 Esas 2009/10310 Karar sayılı kararının ortadan kaldırılarak, Edremit 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.04.2009 tarih, 2007/633 Esas 2009/229 Karar sayılı kararının HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.