MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/12/2010NUMARASI : 2010/91-2010/869Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 4155 parsel sayılı taşınmazını 4.6.1999 tarihli resmi akitle kayıtsız ve şartsız olarak davalı vakfa bağışladığını ve aynı gün taraflar arasında noterde düzenlenen "Bağıştan Şartlı Rücu Sözleşmesi" ile bu bağışla ilgili olarak davalı vakfa mükellefiyet yüklendiğini, ancak davalının "10 yıl içinde gayesine uygun hastane inşa etme, faal hale getirme ve isim hakkını tanıma" şeklindeki yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu nedenle bağıştan rücu ettiğini ihtarnameyle davalıya bildirdiğini ileri sürerek, bağışlama sözleşmesinden hukuken geçerli olarak rücu ettiğinin tespiti ile yolsuz tescilin düzeltilerek adına tescil istemiştir.Davalı, bağışın kayıtsız ve şartsız yapıldığını, noterde düzenlenen sözleşmenin vakıf temsilcisinin yetki belgesi kapsamına göre geçerli olmadığını, aksi halde dahi, taşınmazın imar durumunun hastane yapımına uygun olmadığından şartın yerine getirilmesi için hukuki engel bulunduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazın her nekadar şarta bağlı olarak "10 yıl içerisinde tam teşkilatlı hastane inşa etmek" üzere hibe edilmiş ise de, davalı vakfın elinde olmayan nedenle de süresinde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.09.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A.A. ile temyiz edilen vekili Avukat Y.D. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının kayden maliki olduğu dava konusu 4155 parsel sayılı taşınmazını 4.6.1999 tarihinde ve bağış suretiyle davalı Kansere Umut Vakfı’na temlik ettiği, akitte, bağışın kayıtsız ve şartsız olduğunun belirtildiği, aynı gün taraflar arasında Beyoğlu 9. Noterliğince “Yapılan Bağıştan Şartlı Rücu Sözleşmesi”nin düzenlendiği, davalı Vakfın 23.11.1998 gün ve 5 sayılı kararıyla “davacı tarafından Vakfa “hastane” yapılması amacıyla bağışlanan arazinin tapu işlemlerini yürütmek üzere” yetkilendirilen kişiye, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nce de 7.4.1998 tarihinde “şartsız, bedelsiz ve doğrudan doğruya vakfın gayesine giren bir şartla bağışlanan gayrımenkullerin tapuda tescil işlemlerinde kullanılmak üzere” yetki belgesi verilmiş olduğu ve bu kişinin davalı Vakıf adına anılan işlemlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; bağıştan dönme(rücu) bağışlayanın tek yanlı, bağışlanana varması gereken beyanıyla geriye yürürlü (makable Şamil) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlayan koşullu veya mükellefiyetli şekilde bağışta bulunmuşsa, bağışlanandan hukuka, ahlaka aykırı veya imkansız olmadığı sürece BK'nun 241. maddesi uyarınca koşul veya mükellefiyetin yerine getirilmesini isteyebilir. Haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi halinde de aynı yasanın 244/3 maddesine dayanarak bağıştan dönme hakkını kullanıp verdiğini geri isteyebilir. Hemen belirtmek gerekir ki; bağış sözleşmesindeki koşul veya mükellefiyetin niteliğinin, kapsamının yerine getirilme zamanının tam olarak tespiti büyük önem taşır. Bu itibarla salt kullanılan sözlerin değil, tarafların gerçek iradelerinin ve bağışlayanın asıl amacının ortaya çıkarılması gerekir. Ayrıca amacın gerçekleşmeyeceğinin kesin biçimde anlaşılması tarihi ile bu tarihten itibaren B.K'nun 246. maddesine göre bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde bağıştan dönme (rucu) hakkının kullanılıp kullanılmadığının araştırılması da zorunludur. Öte yandan Borçlar Kanunun borçlunun temerrüdüne ilişkin genel hükümleri; koşullu veya mükellefiyetli bağışlarda da gözden uzak tutulmamalı, 107. maddede sayılan özel haller dışında, sözleşmeden dönme hakkının kullanılabilmesi için mütemerrit duruma düşen bağışlanana işin özelliğine ve hayatın olağan akışına uygun bir süre tanınmalıdır. Ayrıca hemen değinilmelidir ki; her nekadar mülkiyetin devrinin sebebini, sicil kaydının illetini teşkil eden akitte bir koşul öngörülmemiş ise de, gerek yasal uygulamalarda ve gerekse öğretide akit dışında taraflar arasında yapılan sözleşmeler ve yazışmaların akdin eki olarak benimsenip, buna göre akde yorum getirerek bağışın şartlı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği açıktır.Somut olaya gelince; Tapu Sicil Müdürlüğü’nde yapılan 04.06.1999 tarihli resmi bağış akdinden sonra aynı gün düzenlenen Beyoğlu 9. Noterliği’nin “Yapılan Bağıştan Şartlı Rücu Sözleşmesi’nde”; “davacının, dava konusu taşınmazı davalı Vakfa bağışladığı, ancak bu taşınmaz üzerine işbu sözleşmenin tanzimi ve bağış tarihinden itibaren en geç 10 yıl içerisinde, Vakfın gayesine hizmet edecek, tam teşkilatlı bir hastane inşa edilip, faal hale getirilmesi ve yapılacak bu hastaneye isim koyma hakkının davacıya ait olması kayıt ve şartıyla tapuda bağışta bulunduğu, bu husus yerine getirilmediği takdirde yapmış olduğu bağıştan rücu edeceği ve rücu hakkını kullanacağı…” öngörülmüştür.Ne varki, davalı tarafından anılan sözleşmede öngörülen süre içerisinde bağış koşulunun gerçekleştirilmediği de sabittir.O halde; bağıştan rücu koşullarının gerçekleştiği gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 27.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.