Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9433 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7992 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : TAVAS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/12/2013NUMARASI : 2012/334-2013/536Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davalı C.. A.. hakkındaki davanın kabulüne, 1759 parsel sayılı taşınmaza yönelik davalı İ.. A.. hakkındaki davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve davalı Cemil vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. . 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan dedesi Kadir diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 7497 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu Cemil'e, 1759 parsel sayılı taşınmazını da kızı Saniye Aktaş'a satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, daha sonra Saniye'nin muvazaalı olarak aldığı 1759 parsel sayılı taşınmazı yeğeni olan davalı İ.. A..'a yine satış göstererek devrettiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan adına kayıt ve tescilini istemiştir.Davalı Cemil, 7497 no'lu parseli 1988 yılında satın aldığını ve o tarihten beri kulladığını, satışın gerçek olduğunu, mirasbırakanın çocukları ile arası iyi olup mal kaçırma amacı bulunmadığını, davalı İbrahim, 1759 no'lu parseli malik Saniye bedelini ödeyerek satın aldığını, taşınmazda fiili ziyetliğini sürdürdüğünü, iyiniyetli 3 kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, ilk eller Cemil ve Saniye bakımından işlemlerin danışıklı olduğu, ikinci el İbrahim'in ise muvazaayı bilmediği, iyiniyetli üçüncü kişi olup tapu siciline güvendiği ve kazanımının korunması gerektiği gerekçesiyle 7497 parsel sayılı taşınmaza yönelik davalı C.. A.. hakkındaki davanın kabulüne, 1759 parsel sayılı taşınmaza yönelik davalı İ.. A.. hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. ./..Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Kadir 6.7.2002 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak kendisinden önce ölen kızı Gülfidan'dan olma torunu davacı Velalettin, davalı oğlu Cemil ve dava dışı çocukları Raziye, Fatma, Emine, Rıfat, Feriştah, Saniye ve torunları Mariya, Ramazan, Salih ve Gül'ü bıraktığı, mirasbırakanın çekişme konusu 1759 parsel sayılı taşınmazını 10.8.1988 tarihinde kızı Saniye satış yoluyla temlik ettiği, Saniye'nin bu taşınmazı 20.4.2007 tarihinde Cemil'in oğlu olan davalı yeğeni İbrahim'e satarak devrettiği, Saniye tarafından davalı İbrahim aleyhine 1759 ve 1755 parseller için hile hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davasının kararın 5.3.2012 tarihinde kesinleştiği, yine mirasbırakanın çekişme konusu 7497 parsel sayılı taşınmazını 12.8.1988 tarihinde davalı oğlu Cemil'e satış yoluyla temlik ettiği, Cemil'in bu taşınmazı 19.3.2001 tarihinde dava dışı Mustafa Mucun'a sattıktan sonra 25.4.2002 tarihinde yeniden bu kişiden satın aldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olayda; mirasbırakan tarafından davalı oğlu Cemil'e yapılan temliki işlemin mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olduğu saptanmak suretiyle davacının payı oranında davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı Cemil'in temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Davacının temyizine gelince; 1759 parsel sayılı taşınmazın Saniye'ye satışının muvazaalı olduğu gerek Saniye'nin beyanı, gerekse diğer tanıkların beyanları ve dosyadaki tüm delillerle sabit olup bu husus mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda İbrahim'in iyiniyetli olup olmadığı önem arzetmektedir. Davalı İbrahim muvazaalı işlemin tarafları olan Cemil'in oğlu, Saniye'nin yeğene olup durumu bilebilecek konumdadır. TMK'nun 1023.madde koruyuculuğundan yararlanamayacağı tartışmasızdır. ./..Hal böyle olunca, davalı İbrahim bakımından da davacının payı oranında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.