Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9413 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 8013 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: AKÇAKOCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 18/12/2009NUMARASI: 2008/318-2009/448Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden malik olduğu ...ada, 13 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünü komşu parsel maliki davalının fındık üretimi yaparak tasarrufta bulunduğunu ve bu bölümdeki mülkiyet hakkının kullanımına engel olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve 2003-2007 yılları arasındaki 7.000.00.-TL ecrimisilin hasat tarihinden itibaren işleyecek, yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının kayden malik olduğu çekişmeli taşınmaza davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın elattığının keşfen sabit olduğu anlaşılmakla, davanın kısmen kabul kısmen reddine, 2003, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yılları toplamı 5.907.02.-TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece; kısa kararda davalının Fen Bilirkişinin 18.06.2009 tarihli rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 2.973,86 m2 lik kısma elatmanın önlenmesine, ecrimisil isteminin kısmen kabulüne karar verildiği halde, gerekçeli kararda davanın kısmen kabul, kısmen reddine, davacı yararına 2003, 2007 yılları için toplamı 5.907,02 TL. ecrimisilin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline denilmek suretiyle çelişkili karar oluşturulmuştur.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK. nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde HUMK.'nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK. nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Hal böyle olunca, davacının temyiz itirazının bu nedene hasren kabulüyle, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.9.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.