Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9410 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7635 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: GÖLCÜK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 11/11/2008NUMARASI: 2008/235-2008/464Taraflar arasında görülen davada;Davacı, dava konusu 100 ada, 4 parsel ile 100 ada, 7 parseldeki 4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin satış bedelleri kendisi tarafından karşılandığı halde yurtdışında olması nedeniyle güven ilişkisine dayalı olarak davalıların murisi H.y. adına tapuya tescil edildiğini, , anılan kişinin ölümünden sonra mirasçıları olan davalıların intikale yanaşmadıklarını, davalıların murisinin alım gücünün olmadığını geçimini dahi temin edemediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı M. Y.davanın reddini savunurken davalı anne P. Y. kendi adına asaleten H. E.ve M.y. adına velayeten davanın kabulünü istemiştir.M. Y. hakkındaki davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine, diğer davalılar bakımından ise kabul beyanı gözetilerek davanın kabulüne ilişkin karar Dairece; “……..velayet altında bulunan M. ve H.yargılama aşamasında 18 yaşını ikmal etmekle reşit hale geldikleri, bu davalılar yönünden velayetin son bulduğu, davayı bizzat kendilerinin veya yetkili kılacakları vekil aracılığı ile takip etmeleri gerektiği, ne varki, mahkemece adı geçen bu kişiler yönünden kendilerine tebligat yapılıp davada taraf durumuna gelmelerinin sağlanmadığı belirlenerek öncelikle adı geçenlere tebligat çıkarılarak davanın görülebilirlik koşulu olan taraf teşkilinin sağlanması, açıklanan eksiklik giderildikten sonra davanın esası hakkında karar verilmesi gereğine” değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece; davalılardan P.Y.kendisi ve o tarihte reşit olmayan çocukları M. H. ve E. adına davayı kabul ettiğini bildirmesi üzerine bu davalılar yönünden davanın kabulüne, diğer davaya karşı duran M.Y.açısından ise davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; davalılar M. ve H.temyiz tarihinde reşit olmaları nedeniyle onların huzuru ile karar verilmesi gereğine değinilmiş, anılan eksiklik giderildikten sonra mahkemece yeniden aynı karar verilmiştir.Bilindiği üzere; elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar yönünden TMK’nun 701. ve özellikle 702. maddeleri ikinci fıkrası uyarınca gerek yönetim gerekse tasarruf işlemleri yönünden ortakların oybirliği ile hareket etmeleri zorunludur. Diğer bir değişle ortaklar arasında oybirliğinin sağlanması gereklidir. Bunun sonucu olarak eldeki davada olduğu gibi ortaklardan (mirasçılardan ) bir veya birkaçının davayı kabul beyanı terekeyi bağlamaz ve bu açıdan hukuki sonuç doğurmaz.Öte yandan; davada 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararları doğrultusunda davanın kabulüne yetecek nitelikte yazılı bir delil de ibraz edilememiştir.Oysa, bu tür davaların sözü edilen İnançları Birleştirme Kararları uyarınca yazılı delille kanıtlanması zorunludur.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın kısmen kabul, kısmın reddine karar verilmesi isabetli değildir. Davalıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.9.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.