MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL-TENKİSTaraflar arasında görülen tapu iptal, tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir. Davacılar, miras bırakanları ...'ın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla maliki olduğu 209 ada 1 sayılı parseli oğulları olan davalılar ... ile ...'e ½ şer oranda 02/09/2004 tarihinde, yine maliki olduğu 209 ada 3 sayılı parseli oğlu olan diğer davalı ...'e 04/07/1995 tarihinde görünürde satış yoluyla devrettiğini, murisin bu şekilde tüm mal varlığını devrettiğini, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazın davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adlarına tescilini, olmadığı takdirde saklı paylarına tecavüz eden miktarın tenkisini istemişlerdir. Davalı ..., 1988 yılında sözleşmeli memur olduğunu, yaptığı birikimi peşinat olarak vermek suretiyle çekişmeli 3 sayılı parseli muristen haricen satın aldığını ve taşınmaz üzerinde aynı yıl ev inşaatına başladığını, kısım kısım murise yaptığı ödemeler ile 1995 yılında arsa vasıflı 3 sayılı parseli tapuda devir aldığını, davalıların murisi dahi tanımadığını ve iddialarının yersiz olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı ..., emekli olması nedeniyle aldığı ikramiye ile aynı zamanda ikamet ettiği avlulu kerpiç ev niteliğindeki çekişmeli 1 sayılı parseli 2004 yılında bedeli karşılığında muris babasından aldığını, murisin başka taşınmazları da olduğunu, bu nedenle mal kaçırma iddiasının yersiz olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı ..., uzun yıllar muris babası ... ile annesi ...'ya bakması nedeniyle çekişmeli 1 sayılı parseli murisin, kendisi ile kardeşi ...'e bedelsiz devrettiğini, davacıların annesi olan ölü kardeşi Mevlüde'nin hakkının zayi olmaması için davayı kabul ettiğini bildirmiştir. Mahkemece, 3 sayılı parselin muvazaalı olarak davalı ...'e devredildiği iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle tapu iptal ve tescil isteğinin, süresinde açılmadığı gerekçesiyle de tenkis isteğinin reddine, 1 sayılı parsele yönelik muvazaa iddiasının davalı ...'in de kabulünde olduğu ve ispatlandığı gerekçesiyle davalılar ... ve ... adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; muris ...’ın 04/08/2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları olan davalılar ..., ... ve ... ile dava dışı ...’ı ve ölü kızı ...’un çocukları olan davacılar ... ( ... ) ve ...’u ( ... ) bıraktığı, murisin ölmeden evvel maliki olduğu arsa vasıflı 3 sayılı parseli 03/07/1995 tarihinde davalı ...’e, maliki olduğu avlulu kerpiç ev vasıflı 1 sayılı parseli 02/09/2004 tarihinde ½ şer oranda davalılar ... ve ...’e satış yoluyla devir ettiği kayden sabittir. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davalı ...’e yönelik davada mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.Şöyle ki, muris ...’ın devredilen taşınmazlar dışında başka taşınmazının olup olmadığının araştırılmadığı, muris ile davalı ...’in temlik tarihi olan 1995 yılı itibariyle sosyal ve ekonomik durumunun araştırılmadığı, murisin mal satmaya ihtiyacının olup olmadığı ile davalının çekişmeli taşınmazı alabilecek ekonomik gücünün bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulmadığı, davalı ...’in çekişmeli taşınmaz bedelinin bir kısmını ... kanalı ile gönderip göndermediğinin araştırılmadığı anlaşılmıştır. Diğer taraftan; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davaların, taşınmazların aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür davalarda, 6100 sayılı HMK’nin 120. (1086 sayılı HUMK’un 413. maddesi) ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi uyarınca; dava değerinin ve buna göre alınacak harcın çekişme konusu taşınmazın değerine göre belirleneceği kuşkusuzdur. (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İ.B.K.)Ayrıca; 492 sayılı Harçlar Kanunu, harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. Adı geçen Kanununun 30. maddesinde ''... muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz, HUMK’nun 409. (HMK'nun 150.) maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.'' düzenlemesine yer verilmiştir.Somut olayda, dava değerinin dava dilekçesinde 18.000,00 TL gösterildiği ve bu miktar üzerinden peşin harç yatırıldığı, keşfen dava tarihi itibariyle dava konusu 1 parsel sayılı taşınmazın 289.639,35 TL ve 3 parsel sayılı taşınmazın 168.131,60 TL değerinin olduğunun belirlendiği, bu durumda taşınmazların toplam değeri ( 457.770,95 TL ) üzerinden davacıların ( 2/10 ) miras payına isabet eden dava değeri ( 91.554,19 TL) üzerinden harç alınması gerektiği halde yargılama sırasında harç ikmal ettirilmediği ve dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden davanın sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır.Hâl böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler gözetilmek suretiyle davacılara harcın tamamlattırılması ondan sonra yargılamaya devam olunması, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda asıl olanın miras bırakanın asıl iradesi olduğu gözetilerek, muris tarafından davalı ...’e 04/07/1995 tarihinde satış suretiyle temlik edilen 1 sayılı taşınmaz bakımından yukarıda açıklanan ilkeler ve belirtilen eksik araştırmalar tamamlanmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi hatalıdır. Davacılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.