Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 939 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 9341 - Esas Yıl 2007
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/04/2007NUMARASI : 2005/277-2007/119Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları A..... 18 parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı ablasına temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuşlardır.Davalı, miras bırakanın hastalığı nedeniyle paraya ihtiyacının olduğunu, bedeli karşılığı kendisine sattığını, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, temliki işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.1.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs.vekili Avukat ile temyiz edilen vekili Avukat M.B. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacıların miras bırakanı ....... ....'ın maliki olduğu 18 parsel sayılı taşınmazını 5.2.2004 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacılar, yapılan bu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı; davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değeri arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya ğelince davacı M.... miras bırakanın eşi, davacılar A...ve Kemal'in miras bırakanın reşit olmayan çocukları davalının ise kardeşi olduğu,miras bırakanın doktor olup, geliri ve malvarlığı bulunan zengin bir kişi olduğu, mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, davalının isee, çekişme konusu taşınmazın keşfen belirlenen değerine göre bu nitelikteki taşınmazı edinmek bakımından ekonomik gücünün bulunmadığı dosya kapsamı ile sabittir.Öte yandan, taşınmazın temlik değeri ile gerçek değeri arasında aşırı fark bulunduğu keşfen sabittir.Ayrıca satış bedelinin ödendiğide kanıtlanmış değildir.Öyleyse; değinilen bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Davacıların temyiz itirazı yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının ve alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.1.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.