MAHKEMESİ : SAMSUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/09/2013NUMARASI : 2013/431-2013/499Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar Nurten ve Nuray tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi . . . raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Davanın kabulüne; depo edilen bina ve yıkım bedelinin davalılara ödenmesine ilişkin karar Dairece; “.... yapılan uygulama neticesinde, teknik bilirkişilerce davalılara ait, imar uygulaması ile taşkın hale gelen binanın tecavüzlü kısmının yıkılması halinde binanın taşıyıcı sistemine herhangi bir zarar vermeyeceği ve bu kısmın inşaat bedelinin 2.875,74.-TL olduğunu bildirdikleri ve bu miktar üzerinde kaim bedelin hüküm altına alınması gerektiği halde, anılan miktara yine teknik bilirkişilerce hesaplanan 215,25.-TL yıkım bedeli, 2.875,74.-TL tecavüzlü kısmın eski hale getirme bedeli de dahil edilmek suretiyle toplam 5.966,53.-TL üzerinden kaim bedele hükmedilmiş olması doğru değildir. Öte yandan; imar uygulaması kamusal bir idari karara ve işleme dayalı olarak gerçekleştirildiğinden, başka bir deyişle, imar parselinin oluşumunda davalı tarafın iradesinin bulunmadığı ve etkili olamayacağı gözetildiğinde davalıların davanın açılmasına sebebiyet verdikleri kabul edilemez. O halde, davalı tarafın yargılama giderlerinden, harçtan ve 4.9.1957 tarih, 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulmuş olmaları da isabetsizdir ...” denilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak, yapılan yargılama neticesinde kaim bedel olarak inşaat bedeli hüküm altına alınmış olmasına rağmen davalılar aleyhine yargılama gideri, harç ve avukatlık ücretine hükmedilmiştir.Hüküm, davalılar Nurten ve Nuray tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edilmiştir../..Bilindiği üzere adli yardım, fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları sağlayamaması durumunda, bu mali külfetlerden geçici olarak muaf tutulmasıdır.(HMK.334 – 340. md.) 6100 sayılı HMK'nin 336. maddesine göre adli yardım, asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; icra ve iflas takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden isteneceği, Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebinin ise bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a yapılacağı düzenlenmiştir.Aynı Kanun’un adli yardım talebinin incelenmesi başlıklı 337.maddesinde mahkemenin, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebileceği düzenlenmiş, 11.04.2013 gün ve 6459 sayılı Kanun’un 23.maddesi ile eklenen cümle ile de, talep hâlinde incelemenin duruşmalı olarak yapılacağı, adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebinin açıkça belirtileceği düzenlemesi getirilmiştir.Yine, 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonunda adli yardım talebi hakkında verilen kararlara karşı itiraz yasa yoluna gidilebileceği; buna göre adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebileceği, kararına itiraz edilen mahkemenin, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye göndereceği, itiraz incelemesi neticesinde verilen kararın kesin olacağı düzenlenmiştir.Ayrıca, 6100 sayılı HMK'nin 337/son maddesinde adli yardımın daha önce yapılan yargılama giderlerini kapsamayacağı da hüküm altına alınmıştır. Adli yardım ancak derdest olan bir davada asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; Kanun yollarına başvuru sırasında ise bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan istenebilecektir. Bir diğer deyişle esas hakkında verilen karar kesinleştikten sonra artık kesinleşen dosyada adli yardım talep edebilmek imkânı bulunmamaktadır. (Y.HGK'nin 14.06.2013 gün ve 2013/19-1017 E, 2013/832 K. sayılı ilamı)Somut olayda dosyaya eklenen belgelerden talepte bulunan davalıların yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığı ve adli yardım talebinin yerinde olduğu anlaşılmış olmakla (HMK'nin m.336/2) adli yardım talebinin kabulüne karar verildikten sonra, işin esasına yönelik olarak yapılan inceleme sonucunda;Hemen belirtmek gerekir ki; bozmaya uyulmuş olmakla bozma gereklerinin aynen yerine getirilmesi zorunlu olup, bu durum usulü kazanılmış hakkın bir gereğidir.Ne var ki, mahkemece bozma kararına uyulmasına karşın bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme imkanı yoktur.Şöyle ki; bozma ilamında açıkça imar uygulamasının kamusal bir idari karara ve işleme dayalı olarak gerçekleştirildiği ve bu nedenle davalıların davanın açılmasına sebebiyet vermedikleri gözetildiğinde davalı tarafın yargılama giderlerinden, harçtan ve 4.9.1957 tarih, 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulmamaları gerektiği vurgulandığı halde, davalılar aleyhine harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmiştir.../...Hal böyle olunca; bozma ilamında belirtilen ilkeler ve yukarıda belirtilen olgular doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davalı tarafın harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmuş olması doğru değildir. Davalılar Nurten ve Nuray'ın temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.