Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9364 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 5497 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : BOYABAT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/11/2013NUMARASI : 2012/1497-2013/1847Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi . .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan babası Ahmet 112 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki 12 numaralı bağımsız bölüm ile 567 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak kızı olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, ayrıca murisin 02.05.2006 tarihli vasiyetnamesi ile davaya konu taşınmazlarını daha önce de davalıya vasiyet ettiğini, bu durumun dahi muvazaanın kanıtı olduğunu ileri sürerek, payı oranında tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuş, yargılama sırasında ölümü ile mirasçıları davaya dahil edilmişlerdir.Davalı, murisin tedavi masraflarını karşıladığını, murise kendisinin baktığını, murisin davacıya parasal yardımda bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, murisin mal kaçırma amacının bulunmayıp, temliklerin minnet duygusu ile yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 112 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki 12 numaralı bağımsız bölümün Ahmet tarafından 07.08.2007 tarihinde, 567 parsel sayılı taşınmazın ise 05.08.2008 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik edildiği, eksiğin tamamlatılması yoluyla getirtilen belgelerden, Boyabat Noterliğinin 02.05.2006 tarihli vasiyetnamesi ile muris Ahmet dava konusu taşınmazlardan 112 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki 12 numaralı bağımsız bölüm ile dava dışı başka taşınmazlarını davalıya vasiyet ettiği anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakan tarafından yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. ./..Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; tüm dosya kapsamı ve dinlenilen tanık beyanları ile toplanılan delillerden; murisin sağlık sigortasının olduğu, mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, Boyabat Noterliğinin 02.05.2006 tarihli vasiyetnamesi ile dava konusu taşınmazlardan 112 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki 12 numaralı bağımsız bölüm ile dava dışı başka taşınmazlarını da davalıya vasiyet ettiği, çekişme konusu 12 numaralı bağımsız bölümü sonrasında 07.08.2007, 567 parsel sayılı taşınmazını ise 05.08.2008 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiği,, murisin yapmış olduğu vasiyetname göz önüne alındığında davalıya yapılan temliklerin minnet duygusu ile yapıldıklarının kabul edilemeyeceği, başkaca mal varlığının da bulunmadığı, resmi akitteki değer ile gerçek değer arasında fahiş fark bulunduğu gözetildiğinde, temlikin bedelsiz olduğu anlaşılmaktadır.O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve bu amaçla temlikin gerçekleştirildiği kabul edilmeli ve davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.