Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9363 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3952 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : BİSMİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/10/2011NUMARASI : 2005/672-2011/555Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı ve bir kısım davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.04.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Mehmet ile diğer temyiz eden dahili davalılar Mehmet vd. vekili Avukat Muhammet geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar M.. G.. vd.vk. Avukat, diğer dahili davalı asiller gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .. . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava ve birleştirilen dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.Davacı, (Tereke temsilcisi), çekişme konusu taşınmazların mirasbırakanları Süleyman oğlu Hasan adına tapuda kayıtlı iken davalılardan A.. G..'ın açmış olduğu Bismil Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2005/343 E. 2005/474 K. Sayılı iştirakın çözümü davası neticesinde davalılar adına tescil edildiğini, oysa o tarihte köyde Süleyman oğlu Hasan isimli iki kişi bulunduğunu, davaya konu taşınmazların malikinin kendi murisleri olduğunu ve davalılar adına yapılan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve mirasçılar adına tescil isteminde bulunmuştur.Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlar, davalı A.. G.. 20.01.2006 tarihli oturumda davayı kabul ettiğini bildirmiş, 29.04.2009 tarihli oturumda ise hata sonucu davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 72, 135, 200, 309, 327, 328, 407, 451 parsel sayılı taşınmazlarda davalıların paydaş oldukları, 77,129,349,409 parsel sayılı taşınmazlarda ise davalı A.. G.. dışındaki davalıların paydaş oldukları, keza birleşen dosyadaki 245,422,664 parsel sayılı taşınmazlarda ise, tüm davalılar paydaş iken, davalılardan Abdullah Güldaş'ın payını yargılama sırasında 26.01.2007 tarihinde Murat , bu davalının da aynı payı yargılama sırasında 22.12.2011 tarihinde dava dışı kişilere satış suretiyle temlik ettiği, davalı M.. K..'ın da payını 08.03.2013 tarihinde Abdullah , Abdullah'ın da 19.03.2013 tarihinde dava dışı Necmettin sattığı anlaşılmaktadır. ./..Öte yandan, Bismil Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 27.02.1998 tarihli 1996/7 E.1998/82 K. Sayılı dosyası ile eldeki dosya davacıları tarafından aynı davalılar aleyhine dava dışı taşınmazlar hakkında açılan tapu iptal ve tescil davası sırasında, davalıların anılan mahkemeye ibraz ettikleri 02.06.1989 tarihli imzalarını içeren dilekçeleri ile eldeki dosyada çekişme konusu olan 72,77,135,200,309,327,328,349,407,409,451 parsel sayılı taşınmazların davacılara ait olduklarını beyan ettikleri anlaşılmaktadır.Eldeki dava dosyasında dava konusu edilen 129 parsel sayılı taşınmazın ise ikrar kapsamında sayılan parseller arasında bulunmadığı, anılan parselin kadastro tutanağının da dosya arasında olmadığı, bu parsel bakımından ise hükme yeterli olacak şekilde inceleme ve araştırma yapılmadığı görülmektedir. O halde, davalıların başka bir dosyada bulundukları ikrarlarının geçerli kabul edilmek suretiyle 72,77,135,200,309,327,328,349,407,409,451 parsel sayılı taşınmazlar hakkında Süleyman ve Veysi dışındaki davalılar hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. REDDİNE.Nevarki, davalılarından Süleyman 11.05.1992 ve Veysi ise 27.04. 2000 yılında dava açılmadan önce öldükleri de dosya kapsamı ile sabittir. Hemen belirtilmelidir ki, davada sağ olan gerçek ve hükmi şahsiyeti haiz tüzel kişiler taraf olabilirler. Taraf ehliyeti, dava şartı olup re’sen gözetilmesi gerekli olan bir usul kuralıdır. HUMK’nun 38. maddesi delaletiyle TMK’nun 28.maddesi hükmü uyarınca bazı istisnai haller dışında ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gibi 04.05.1978 tarih 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince de ıslah yoluyla dahi olsa hasım değiştirilmesine olanak bulunmamakta ve dava tarihinde ölü olan kişinin mirasçısına davetiye tebliğ edilerek onların huzuru ile davanın görülmesi ve sürdürülmesine olanak bulunmadığı gibi 6100 sayılı HMK'nun 124. maddesinin uygulanma olanağı da bulunmamaktadır.Öyle ise, dava tarihinde ölü olduğu saptanan Süleyman Kılınç ve Veysi Kılınç aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile bu davalılar bakımından mirasçılarının davaya dahil edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir. Öte yandan, birleştirilen dava dosyasında davaya konu edilen 245,422,664 parsel sayılı taşınmazlarda, davalılardan Abdullah payını 26.01.2007 tarihinde davalı Murat , bu davalının da aynı payı 22.12.2011 tarihinde dava dışı kişilere satış suretiyle temlik ettiği, davalı M.. K..'ın da payını 08.03.2013 tarihinde Abdullah , Abdullah'ın da 19.03.2013 tarihinde dava dışı Necmettin Hasanoğlu'na sattığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, 6100 sayılı HMK'nın 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. ../...Bu usul kuralının kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi gerektiği de açıktır. Hâl böyle olunca, dava tarihinde ölü olduğu saptanan Süleyman ve Veysi aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi; birleşen dava dosyası bakımından davalılar A.. G.., M.. G.. ve Mehmet Selim Göldaş'ın taşınmazlardaki paylarını yargılama sırasında 3. Kişilere temlik ettikleri anlaşıldığından ve kendiliğinden (resen) gözetilmesi zorunlu bulunan anılan yasal düzenleme gözetilmek suretiyle, HMK'nın 125. maddesi hükmü uyarınca bu yöndeki usulü eksiklik giderildikten sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi, 129 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının eksiğin tamamlatılması yoluyla istenilmesine rağmen, bulunamadığının belirtildiği, anılan parselin ikrar kapsamında olan parseller arasında da bulunmadığı gözetilerek, bu parselin kadastro tutanağının dosyasına getirtilerek 129 parsel sayılı taşınmaz yönünden hükme elverişli olacak şekilde inceleme ve araştırma yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. Tarafların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflar vekilleri için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 24.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.