Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9313 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13953 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.10.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Davacı, paydaşı olduğu 859 ada 39 parsel sayılı taşınmazda bulunan otelin fiili taksim sonucu davalılarla ortak kullanımlarına bırakıldığını, davalıların oteli tek başına kullandıklarını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.Davalılar, haksız işgalci olmadıklarını, davacı şirketin rızası ile taşınmazı kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar Dairece; “...dava dilekçesinde elatmanın önlenmesi isteğiyle ilgili olarak davacı tarafından bir değer belirtilmediği gözetilmek suretiyle, davacıya bu istek bakımından dava değeri sorularak açıklattırılması, belirtilecek değere göre harcın tamamlattırılması, keşif yapılarak gerçek dava değerinin tespiti halinde ise, bakiye harç tahsil edildikten sonra işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu 211,00 m2 yüzölçümlü arsa vasıflı 859 ada 39 parsel sayılı taşınmazda davacı ve davalıların paydaş olup, dava dışı paydaşlarında bulunduğu, taşınmaz üzerinde iki farklı otelin yer aldığı ve taşınmazın davalılar ile dava dışı bir kısım paydaşlar tarafından fiilen bölünüp kullanılmakta olduğu, davacının taşınmazda herhangi bir yer kullanmadığı anlaşılmakla davacının payına yönelik müdahalenin menine dair karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz. Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar. Somut olaya gelince; 03.07.2009 tarihinde noterde düzenlenen ihtarname ile davacının dava konusu taşınmazlardaki payını kullanmamalarını davalılara ihtar ettiği, ancak anılan ihtarnamenin tebliğ tarihinin dosyaya ibraz edilen belgelerden tespit edilemediği görülmektedir.Hâl böyle olunca; somut olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının ibraz ettiği 03.07.2009 tarihli ihtarnamenin davalılara tebliğ edilip edilmediğinin araştırılması, tebliğ tarihi veya ihtarda tanınan süre varsa öngörülen tarihten itibaren ecrimisil hesabı yapılması gerekirken bu hususun gözardı edilmesi doğru değildir.Davalıların anılan hususlara yönelik temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalıların diğer temyiz itirazalarının şimdilik incelenmesine yerolmadığına, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.