Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9262 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8343 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/11/2012NUMARASI : 2010/522-2012/639Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.05.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat İ.. K.. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, 1940 doğumlu mirasbırakan Ş.. C..'in 17.07.2010 tarihinde öldüğü, geride davacı oğlu ile davalı kızının mirasçı olarak kaldıkları, çekişme konusu 14 parsel sayılı taşınmazdaki 23 numaralı bağımsız bölümün ise murise aitken 30.04.2007 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı kızına temlik ettiği ve halen davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki; hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir. Bu ilkeler, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 376. ve 377. maddesi ile karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 186. maddesinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 184/2. maddesinde açıkça; Mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir. Somut olaya gelince, davacı vekili 06.11.2012 tarihli oturumda davanın esası hakkında beyanda bulunmak üzere süre istemesine karşın, mahkemenin yukarıda açıklanan yasa maddelerini dikkate almadan, yargılama sonunda davacı tarafa son diyeceklerini bildirmesi için olanak tanınmadan sonuca gidilmiş olması doğru değildir. Hâl böyle olunca, davacı vekiline 6100 Sayılı HMK'nin 186/2. maddesi hükmü gereğince son söz hakkı verilmesi ve ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir.Davacı vekilinin belirtilen yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 06.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.