MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/07/2013NUMARASI : 2010/210-2013/454Taraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı R.. Ö.. vekili ile katılma yoluyla davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Asıl dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım, birleşen dava ise, ecrimisil isteğine ilişkindir. Davacı, kayden paydaşı olduğu...... ada 8 nolu parsel üzerinde davalıların gecekondularının yeralması sebebi ile tasarrufta bulunamadığını, yapıların kaçak olup, davalıların taşınmazda mülkiyet haklarının olmadığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yapıların yıkımına karar verilmesini istemiş, birleşen davası ile; aynı iddialarını tekrar ederek 30.05.2006 tarihinden itibaren şimdilik 5.000.-TL ecrimisilin davalı Refika'dan, 5.000.-TL ecrimisilin ise diğer davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.Davalı Refika, çekişmeye konu yapılarının miras bırakan eşinden kaldığını, dava dışı mirasçıların bulunduğunu ve hak sahibi olmaları sebebi ile onların da davada yeralması gerekti??ini, öte yandan binaların imar öncesinde Hazine arazisine yapıldığını, imar parselinde Belediye'nin paydaş olup, bu payın adlarına tahsisi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı Mustan ile dahili davalılar ise, gecekondunun miras bırakanları F..Ö..'den kaldığını ve tapu tahsis belgelerinin bulunduğunu belirterek davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece, imar uygulaması neticesinde çekişmeye konu yapıların tecavüzlü hale geldiği gerekçesi ile elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, depo edilen yapı bedellerinin karar kesinleştiğinde davalılara ödenmesine, birleşen dosyadan ise ecrimisil isteğinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı R.. Ö.. ile katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden ve eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıtlardan; çekişmeye konu arsa vasıflı ......ada 8 nolu imar parselinde davacının, dava dışı kişilerle birlikte paydaş olduğu, davalı ile dahili davalıların kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan haklarının bulunmadığı, davalı Refika'ya ait olduğu iddia edilen yapının tamamının çekişme konusu imar parselinde, diğer davalılara ait yapının ise bir bölümünün dava konusu parselde, bir bölümünün ise komşu 1 nolu imar parselinde kaldığı,....... ada 1 ve 8 nolu imar parsellerinin evveliyatta tapulama harici yer ve dere yatağı olduğu, davalıların gecekonduları sebebi ile Yenimahalle Belediyesine imar affı müracaatında bulundukları, Yenimahalle Belediye Encümeni'nin 04.10.2012 tarihli, 1483 Karar sayılı kararı ile; gecekondu sahiplerinin gecekondularının yerine karşılık Belediye'nin uygun gördüğü herhangi bir ada ve parselden yer verilmesi talebinde bulunmalarına ilişkin taleplerinin değerlendirilmesi sonucunda F..Ö.. mirasçılarına .......ada 6 nolu parselden 2981 sayılı Yasanın 13/b maddesi gereğince 174/2637 oranında pay verilmesine karar verildiği, davalı R.. Ö..'in de 03.06.2010 tarihinde aynı Belediye'ye başvuruda bulunduğu ve davalı R.. Ö..'e verilen cevapta; 2981 Sayılı Yasaya göre hak sahibi olduğunun tespit edilmesinden sonra ........ ada 8 nolu parselden veya gecekondunun yerine karşılık Belediyenin uygun gördüğü başka bir ada ve parselden yer verilebileceğinin bildirildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince; davalı Refika'nın, yıkımı talep edilen yapısının 2002 yılında ölen eşi Halis'ten intikal ettiğini ve dava dışı mirasçıların bulunduğunu savunduğu, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıtlardan gerçekten de çekişmeye konu yapının H..Ö..e ait olduğu ve 29.06.2002 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davalı eşi R.. Ö.. ile dava dışı çocukları A..G.., A..Ö.., F..E.. ve F..T..'ın kaldıkları anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, yıkım istekli davalarda husumetin, yıkıma konu yapının tüm maliklerine yöneltilmesi zorunludur.O halde; öncelikle dava dışı mirasçılar A..G.., A..Ö.., F..E.. ve F..T..'ın davada yeralmalarının sağlanması, ondan sonra işin esasının incelenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile anılan husus gözardı edilerek sonuca gidilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de, davacı, asıl davanın dava dilekçesinde açıkça yıkım talebinde de bulunduğu halde, yıkım hususunda olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru olmadığı gibi, yine her ne kadar yıkıma konu yapılar imar uygulaması öncesinde yapılmış ise de, üzerinde bulundukları çekişme konusu taşınmazın imar öncesi kadastral parselinde, davalılar ile miras bırakanlarının mülkiyet ya da sınırlı bir ayni hakları veya tahsisten kaynaklanan kişisel bir hakları bulunmadığı halde, 3194 sayılı İmar Yasasının 18. maddesinin davalılar yararına uygulanmasına, diğer bir söyleyişle muhdesatların kaim bedellerinin davalı tarafa ödenmesine karar verilmiş olması da isabetsizdir. Davalı R.. Ö.. vekili ile katılma yoluyla hükmü temyiz eden davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.