MAHKEMESİ: ANDIRIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 21/07/2006NUMARASI: 2004/300-259Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, kadastro çalışmaları sırasında davalı ve diğer davalıların miras bırakanı adına senetsizden 99.999 m2 olarak tespit edilen .. ada . parsel sayılı taşınmazın kaçak yitik kişilerden kalan yerlerden olduğunu, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, çalılık vasfındaki bir kısım yer ile Karayollarının taş ve çalılıktan temizleyip kırma taş stokladığı bir kısım yer ve eski Andırın Azgıt yolunun bu kapsama dahil edilmesi ile özel şahıslar adına tespit edildiğini, davalıların taşınmaza uyan kaydının bulunmadığını, olsa bile miktarı ile geçerli olacağını, davalılar yararına zilyetlik süresinin dolmadığını ileri sürüp kadastro tespitinin iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.Davalılar H.. ve A.., davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar yanıt vermemişlerdir.Mahkemece, dava konusu yerin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığının ve davalılar yararına 3402 sayılı yasanın 14. maddesi uyarınca zilyetlikle iktisap şartlarının gerçekleştiğinin saptandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı temsilcisi tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Davacı Hazine, çekişme konusu yerin kaçak ve yitik kişilerden kaldığını, aynı zamanda devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Mahkemece yapılan araştırma ve soruşturmanın hüküm kurmaya yeterli olduğunu söylebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere; harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur. Öte yandan, dava konusu taşınmazın iki tarafının da ormanla çevrili olduğu keşfen saptanmıştır. Bu durumda orman niteliği taşıyıp taşımadığı yönünden de bir araştırma yapılmasında zorunluluk vardır.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek yerinde yeniden keşif yapılması, taşınmazın gerçek niteliğinin saptanması, uygulamayı izlemeye elverişli kroki düzenlettirilmesi, taşınmazın çevresinde bulunan .. ve ..ada ..sayılı parsellere ait tutanak ve dayanak belgelerin getirtilmesi, keşfen yerine uygulanması, ayrıca uzman bilirkişilerden taşınmazın orman vasfında olup olmadığı konusunda ayrıntılı rapor alınması, yerel bilirkişilerden ve tanıklardan çekişmeli taşınmazların kaçak ve yitik kişilerden kalıp kalmadığı hususunun sorularak doyurucu bilgi alınması, bilirkişi ve tanık ifadelerinin komşu parsel ve dayanak kayıtlarıyla denetlenmesi, kaçak ve yitik kişilerden kalmadığının anlaşılması ve niteliğinin edinmeye elverişli olduğunun belirlenmesi halinde 3402 Sayılı Yasanın 14.maddesinde öngörülen sınırlamalar da dikkate alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz araştırmaya dayanarak hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.2.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.