Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9144 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2723 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KAZAN SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/10/2013NUMARASI : 2013/156-2013/191 Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, kayden paydaşı olduğu 157 ada 6 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında soyadının “Alkaç” olarak yazıldığını ileri sürerek, tapu kaydının nüfus kaydına göre düzeltilmesi isteği ile eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Bu tür işler, 6100 sayılı HMK'nın 382/2-ç-1 maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre Sulh Hukuk Mahkemesi'nde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanun'un 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür. Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan herhangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ile ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin aktif dava ehliyeti vardır. HMK'nın geçici 1. maddesi gereğince “Bu Kanun'un yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanun'un yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” Kanun'un yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinde sonra yapılan taleplerin Tapu Müdürlüğü”ne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir. Bu tür işlerde mahkemece, sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. 1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir. 2-Nüfus Müdürlüğü'nden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak dava konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir. 3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır. 4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir. Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; Mahkemece, yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; dava konusu 157 ada 6 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 545 sayılı kadastro parselinin tapulama tutanağına göre, E.. oğlu K..'in zilyet ve tasarrufunda iken 1940 yılında ölümü ile, geriye mirasçı olarak karısı G.. K.., çocukları E... A.., S..K.., H.. E.. K... ve A..'yi bıraktığı, A..'nin de 1945 yılında ölümü ile tek evladı B.. A..'ı bıraktığı belirlenerek bu kişiler adına tespit yapıldığı görülmektedir. Davacının ise nüfus kayıtlarına göre anne adının '(A..-H.. kızı) N..' olduğu anlaşılmakta olup, mahkemece bu yönde herhangi bir araştırma yapılmamıştır.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak, kayıtta malik olarak gözüken 'C..oğlu B..A...' ile davacının aynı kişi olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.