Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9093 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 12187 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNATTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve bir kısım davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.10.2106 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... vd. vekili Avukat ... geldi, yine temyiz eden davacı ... vekili Avukat gelmedi, temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..., ihbar olunan ... vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vd. vekili Avukat, temyiz edilen davalı ... vekili Avukat, davalı ... vekili Avukat, davalı ..., davalı ... gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, vekâletnamenin hile ile alındığı ve vekâlet yetkisinin kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; tavzih kararıyla da, hükümde yer alan harç ve vekâlet ücretlerinde değişiklik yapılmıştır.Getirtilen kayıt ve belgelerden; dava konusu ...'deki 960 ada 560 parsel (altı katlı kargir apartman) sayılı taşınmazın 2, 3, 8 ve 10 numaralı bağımsız bölümleri davacı ... adına kayıtlı iken(davacının aynı parselde dava dışı 7 no lu bağımsız bölümü de mevcut); ... Noterliğinde düzenlenen 17.08.2009 tarih, 8859 yev. sayılı vekaletname ile davacı tarafından vekil kılınan oğulları ...'ın bu vekaletnameyi kullanarak:1- Davaya konu 2 numaralı bağımsız bölümü 08.09.2009 tarihli r.akitle ...'a 33.000-tl bedelle,2- Davaya konu 3 numaralı bağımsız bölümü 10.09.2009 tarih, 406 yev.s. r.akitle 1/6'şar paylarını H.Yıldız(davacının oğlu ...'ın karısı), ...(davacının, oğlu ...'dan olma torunları)'e, 3/6 payını da ...(davacının, oğlu ...'den olma torunu)'e toplam 28.000-tl bedelle (...'i, vakaleten annesi ... temsil etti; diğerleri bizzat bulundu),3- Davaya konu 8 numaralı bağımsız bölümü 10.09.2009 tarih, 407 yev.s. r.akitle 1/3'er paylarla ...'e toplam 36.000-tl bedelle (...'i, vakâleten annesi ... temsil etti; diğerleri bizzat bulundu)4- a) Davaya konu 10 numaralı bağımsız bölümü 10.09.2009 tarih, 408 yev.s. r.akitle ...'e 35.000-tl bedelle sattıkları, b) ...'ün de, 10 numaralı bağımsız bölümü 02.03.2010 tarihinde ...'a 100.000-tl bedelle sattığı ( ...ü, vekâleten annesi ... temsil etti) görülmektedir.Davacı ...; oğulları ...in kendisini kandırarak vekaletname aldıklarını ve vekâlet yetkilerini kötüye kullanarak dava konusu 2, 3, 8 ve 10 numaralı bağımsız bölümlerini danışıklı biçimde davalılara devrettiklerini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiğ üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda(TBK) sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 390. maddesi) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir(TBK'nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Bunun yanında, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Dosya içeriği ve toplanan deliller, yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; davacının oğulları olan ...'in vekâlet yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle dava konusu bağımsız bölümlerden 3, 8 ve 10 numaralı olanları kendileriyle el ve işbirliği içerisindeki davalılar ...'e devrettikleri sonuç ve kanaatine varılmaktadır.Diğer taraftan, 2 numaralı bağımsız bölümü satın alan davalı ... ve 10 numaralı bağımsız bölümü satın alan davalı ...'un diğer davalılarla işbirliği içerisinde hareket ettikleri ve durumu bilerek söz konusu bağımsız bölümleri satın aldıkları hususu kanıtlanabilmiş değildir. Hâl böyle olunca, 3 ve 8 numaralı bağımsız bölümlerle ilgili olarak davalılar H.Yıldız, Güliz ve Gülçin haklarındaki davanın kabul edilmesinde ve davalılar ... ve ... haklarındaki davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Tarafların bu hususlara yönelik temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Ancak, 3 numaralı bağımsız bölümdeki ... adına kayıtlı bulunan 3/6 pay yönünden de davanın kabul edilmesi gerekirken, bu payın kabul kapsamı dışında bırakılması doğru olmadığı gibi; ... ve ...'a satılan 2 ve 10 numaralı bağımsız bölümler yönünden el ve işbirliği içerisindeki davalılar ... hakkında davacının tazminat isteğinin kabul edilmesi gerekirken, bu isteğin değerlendirme dışı bırakılarak reddedilmesi de isabetsizdir.Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 305/2. maddesi gözardı edilerek hükmün içeriğini değiştirecek şekilde tavzih kararı verilmesi de doğru değildir.Tarafların değinilen hususlara yönelik temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle:1- Hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; harç, yargılama masrafı ve vekalet ücretinin yeni kurulacak hüküm çerçevesinde değerlendirilmesine, 2- Mahkemenin 18.02.2014 tarihli tavzih kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden bir kısım davalılar vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edenden ve duruşmaya gelmeyen davalıdan alınmasına,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.