MAHKEMESİ : BULDAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/05/2013NUMARASI : 2012/134-2013/165Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis veya tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis, bu da olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu tapulu taşınmazın C. İ.tarafından vekili E. İ. aracılığıyla 08.03.1974 tarihli akitle 1/3’er paylı olarak muris M.. T.. ile davalılar K.. T.. ve M.. T..’ye satış suretiyle temlik edildiği anılan taşınmazın 23.12.1983 tarihinde yapılan kadastro tespiti ile 260 ada 1 nolu parsel olarak anılan kişiler adına paylı mülkiyet üzere tespitinin yapıldığı, 18.12.1985 tarihinde tespitin kesinleştiği; yine 260 ada 2 parsel sayılı taşınmazın aynı şekilde C. İ. vekili E. İ.aracılığıyla 08.03.1974 tarihli akitle ½’şer paylı olarak davalılar K.. T.. ve M.. T..’ye satış suretiyle temlik edildiği, kadastro tespiti ile taşınmazın davalılar Kemal ile M. S.adına ½’şer paylı olarak 23.12.1983 tarihinde tespitinin yapıldığı, tespitin 18.12.1985 tarihinde kesinleştiği, mirasbırakan M.. T..’nin 17.03.1988 tarihinde ölümü üzerine 15.10.2007 tarihli akitle 260 ada 1 parselin 1/3 payının mirasçılarına intikal ettiği davalı M.. T..’nin, eşi muris M.kendisine intikal eden miras payını aynı akitle oğlu davalı M.S. bağışladığı öte yandan, davalı M. 27.06.2000 tarihli kooperatif pay satış sözleşmesi ile ise, Buldan Belediyesi Toplu Konut İdaresince yaptırılan konutlarda kooperatif üyeliğini torunu dahili davalı A.. T..’ye satış suretiyle devrettiği, anılan bağımsız bölümün 223 ada 77 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu mesken olarak ferdileşme suretiyle 18.11.2002 tarihinde dahili davalı A.. T.. adına tescil edildiği, onun da, anılan meskeni 14.06.2004 tarihli akitle satış suretiyle dahili davalı A.. G..’a temlik ettiği anlaşılmaktadır.Dosya kapsamı ile, davalı M. sağ olduğu, muris muvazaası ve tenkis iddiası bakımından dava açma hakkının ölümle doğacağı, davalı M.sağlığında yaptığı temlikler bakımından muvazaa ve tenkis iddialarının dinlenemeyeceği gözetilerek davalı M. temlikleri bakımından davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Öte yandan; davada ileri sürülen iddianın içeriğine ve davalının savunmasına göre; yanlar arasındaki uyuşmazlık, murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi (davalı) adına kaydettirmesi halinde 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, 1.4.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Somut olayda olduğu gibi bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanı sıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarih 586/782; 21.9.1994 tarih 248/538; 21.12.1994 tarih 667/856; 11.10.1995 tarih 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır. Eldeki davada da, mirasbırakan M.. T..’ye ait taşınmazın temliki söz konusu olmayıp, üçüncü kişi C. İ. edinilen taşınmazların satış bedelinin muris Mehmet tarafından ödendiği iddia edilmektedir. Öyle ise, muris tarafından yapılan işlem, elden bağış (gizli bağış) niteliğini taşır. Böylesi bir olguda ise, 01.04.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunduğu söylenemez.O halde, 260 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların temliki bakımından muris muvazaasına yönelik iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmesi de doğrudur. Davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacıların öteki temyiz itirazlarına gelince; davacılar muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istekleri kabul edilmediği taktirde tenkis isteğinde de bulunmuşlardır. Ne varki, mahkemece tenkis isteği bakımından bir inceleme ve değerlendirme yapılmış değildir.Bilindiği üzere; mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17) Miras bırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümleri uygulanır.Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır.Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m.565) Miras bırakanın TMK'nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda davacıların terditli talepleri olan tenkis isteği bakımından gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme yapılarak ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.4.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.