MAHKEMESİ: AYVACIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 14/07/2010NUMARASI: 2008/194-2010/135Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları C. ile davalıların paydaş oldukları 166 ada 8 parsel sayılı taşınmazın davalı Z.'in "kredi çekelim, bunun için ortak olduğumuz taşınmazın tapusunu bana verin" demesi üzerine miras bırakanları C. ile davalı A.'nin taşınmazdaki hisselerini kredi çekebilmek amacıyla Z..e tapuda devrettiklerini, satış işleminden dolayı hiçbir bedel alınmadığını ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile 3/8 payın adlarına payları oranında tescilini istemişlerdir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, inanç sözleşmesinin yazılı belge ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.04.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vd. vekili Avukat E. M. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı asiller gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davacılar, dava dilekçelerinde; miras bırakanları C.Y.'nın 166 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 3/8 payına malik iken miras bırakanın ölümüne yakın bir dönemde taşınmazın paydaşlarından olan davalı Z.'in kredi çekmek amacıyla taşınmazdaki payların kendisine devredilmesini istemesi üzerine C. ile diğer paydaş A. N.'nın paylarını bedelsiz davalıya devrettiklerini, satış amaçları bulunmadığını ileri sürerek, eldeki davayı açmışlar, 9.6.2010 tarihli dilekçeleri ile de davalarının muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bir dava olduğunu belirterek iptal-tescil istemişlerdir.Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davada inanç sözleşmesi hukuksal nedenine dayanıldığı, her nekadar 9.6.2010 tarihli dilekçe ile muris muvazaasına dayalı iptal-tescil davası olduğunu iddia etmişlerse de, usulüne uygun bir ıslah yapılmadığından buna itibar edilmeyeceği açıktır.Bilindiği gibi, 5.2.1947 tarih, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca inançlı işlemden kaynaklanan bu tür bir iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği, davacı tarafça böyle bir delilin varlığı ileri sürülmediği gibi ibraz da edilmediği sabittir. Diğer taraftan, iddiasını yazılı belge ile belge yoksa HUMK.'nun 292.maddesinde öngörüldüğü üzere yazılı delil başlangıcı sayılacak bir olgunun da varlığını da kanıtlayamayan tarafın son başvuracağı HUMK.'nun 337.maddesinde öngörülen yemin delilidir. Davacılar, davada yemin deliline de dayanmış olduğundan davadaki iddiaları konusunda yemin yöneltmeye hakları bulunduğu hatırlatılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.