MAHKEMESİ : ULUBORLU(KAPATILAN) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/06/2012NUMARASI : 2011/18-2012/26Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.-KARAR-Dava; ölünceye kadar bakma sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının kayden maliki bulunduğu kârgir ev ve arsa vasıflı taşınmazını 09/01/2003 tarihli, ölünceye kadar bakma akdi ile davalı Fatma Kaşıkçı'ya temlik ettiği, davacının 1927, davalının ise 1932 doğumlu olup 09/01/2003 tarihinde ikinci evliliklerini yaptıkları, davacının ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmediği iddiasına dayalı eldeki tapu iptal ve tescil istemli davayı 11/04/2011 tarihinde açtığı, yargılama sırasında 08/05/2011 tarihinde öldüğü, davaya davacının mirasçıları tarafından devam edildiği, davalının dava açılmadan bir süre önce ayağının kırılması nedeniyle Uluborlu/ İleydağı köyündeki müşterek ikâmetgahtan ayrılarak Isparta ilinde ikâmet eden ilk evliliğinden olma kızının yanına yerleştiği, dava dilekçisinin davalının davacı ile müşterek ikâmetlerine Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi uyarınca yapılarak yargılamanın yürütüldüğü anlaşılmaktadır.Ne var ki, dava dilekçesinde davalının açık adresinin "G..M.., Y..T.. Evi, .... Blok, D.. No: .... Isparta " olarak gösterildiği, bildirilen adrese çıkarılan tebligatın adreste tanınmadığı gerekçesiyle bilâ ikmal iade edildiği, mernis adresinin araştırılması istenildiği halde mahkemece araştırma yapılmaksızın dava dilekçesinin ve ilk duruşma gününün tarafların müşterek haneleri olan "İ....ı köyü, U..., Isparta" adresine Tebligat Kanunu 21. maddesi uyarınca tebliğ edildiği, davalının hiçbir duruşmaya katılmadığı, yargılamanın davalının yokluğunda yürütüldüğü başka bir deyişle, davalı asilin duruşma gününden haberdar edilmediği, gerekçeli kararın "İ...köyü- U..." adresine çıkarılması üzerine de tebligatın muhatabın adresten ayrıldığı şerhi düşülerek iade edildiği,bu defa mahkemece yapılan mernis araştırması sonucunda saptanan "G.. M..., ....... sokak, No:...../......, M...../ Isparta "adresinde tebligat yapılabildiği dosya kapsamı ile sabittir. Açıklanan bu olgular karşısında taraf teşkili konusunda gerekli dikkat ve özenin gösterildiğini söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Nitekim davalının da temyiz dilekçesinde; dava dilekçesinin usulüne uygun olarak kendisine tebliğ edilmeyerek yargılamadan haberdar edilmediğini, savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürdüğü görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK'nin ) 27. maddesi (1086 sayılı HUMK' nun 73. maddesi) hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.O halde; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delâletiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda, dava dilekçesinin yöntemine uygun olarak tebliğ edilmediği ve bunun sonucu olarak da davalının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı açıktır.Hâl böyle olunca; davalı yana usulüne uygun olarak duruşma gününün tebliğ edilmesi, taraf teşkili sağlandıktan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken usulsüz tebligat ile yetinilip yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.