Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9057 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20641 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : KIZILTEPE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/12/2012NUMARASI : 2010/1091-2012/1113Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan Halil'in 01.01.1995 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak ölen eşinden olma çocukları Davut ve davacı Hasan ile ikinci eşi Bozi ve ondan olma çocukları E. Y. L.F.N. ve davalı çocuğu M. mirasçı olarak bıraktığı, dava konusu 3, 4, 46, 56, 59, 60 parsellerdeki payının tamamı ile dava dışı 101 ve 105 parsel sayılı taşınmazlardaki payını 21.07.1987 yılında 750.000,00 TL bedelle davalıya satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mirasbırakanın mal varlığının tamamına yakınını davalıya temlik etmesi, taşınmazların temlik tarihindeki gerçek değerleri ile satış tarihindeki değerleri arasındaki fark, davalının mirasbırakanın ikinci eşinden olma erkek çocuğu olup mirasbırakan ile birlikte yaşıyor olması, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, temlikin aslında bağış olmasına karşın satış biçiminde gerçekleştirildiği, mirasbırakanın asıl amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğu duraksanmayacak biçimde saptanmıştır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.