MAHKEMESİ: BEŞİKDÜZÜ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 22/12/2009NUMARASI: 2009/155-2009/176 Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 262 parsel sayılı taşınmazın 381,30 m² lik kısmının kıyıda kaldığından bahisle hükmen tapusunun iptali ile kamuya terkinine karar verildiğini ileri sürerek tazminat isteğinde bulunmuştur.Davalı, zamanaşımı süresinin geçtiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, Borçlar Kanununun 60. maddesine göre zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 3621 Sayılı Yasa uyarınca tapu iptal ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkininden kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, şey elinden alınan kimse verdiği şeyi istemeyip müsbet zararının tazminini isteyebileceği gibi akdi feshedip zapta ilişkin yasal düzenlemelerden yararlanarak verdiği şeyin geri alınmasını isteme hakkına da haizdir. Somut olayda davacının malik olduğu taşınmazın (bir bölümünün) tapusu (sicil kaydı) dereceattan geçerek kesinleşen mahkeme kararıyla iptal edildiğine göre zapta karşı tekeffül hükümleri çerçevesinde isteğinin tazminat olacağı tartışmasızdır. Şu da ifade edilmelidir ki, böylesi bir durumda Borçlar Kanununun 61 ve devamı hükümlerinde öngörülen sebepsiz zenginleşme kurallarının özellikle aynı yasanın 66. maddesinde yer alan zamanaşımının somut olayda uygulama yerinin bulunmadığı sabittir.O halde, yasal düzenlemeleri gereği zapt vaki olduğu ve tekeffül hükümlerinin uygulanması gerektiği hallerde hangi zamanaşımının uygulanacağı, başlangıcı ve süresinin ne olacağı yönleri üzerinde durulmasında fayda görülmektedir.Bilindiği üzere zapt, çok kez önceden bilinmesi ve kestirilmesi mümkün olmayan bir haldir. Bu itibarla zamanaşımı zaptın vaki olduğu tarihte başlar. Taşınmazın zaptına ilişkin bulunan mahkeme kararının kesinleştiği tarih zamanaşımının başlangıcı olur.Diğer taraftan zapttan doğan davaların kaç yıllık zamanaşımına tabi olacağı hakkında kanunda bir hüküm yoktur. Öyleyse Borçlar Kanununun 125. maddesi gereğince genel hükümlere bağlı kalınarak zamanaşımının 10 yıl süreli olduğunu kabul etmek gerekir. Nitekim, 9.10.1946 günlü ve 6/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında “ Ayrıca dava sebebine bakılarak, olaya uyan zamanaşımı veya hak düşüren süre hükümlerinin uygulanması gerekir; Bu arada yerine göre, Borçlar Kanununun 125. maddesinde yazılı 10 yıllık zamanaşımı uygulanabilir” biçimindeki benimseme şekline bu konuda istikrar kazanmış içtihatları teyit eder niteliktedir. (B.13HD.13.12.1988T.4424 E, 6089K,Y1. H.D.1.11.1976 tarih 10332E.10527K)Somut olayda, taşınmaz maliki yönünden yasadan kaynaklanan zapt Beşikdüzü Asliye Hukuk Mahkemesinin derecattan geçerek 24.9.2007 tarihinde kesinleşen 2006/28 Esas, 2006/179 karar sayılı kararı ile gerçekleştiğine göre eldeki davanın açıldığı tarih gözetildiğinde davanın yasal süre içinde açıldığı kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.