MAHKEMESİ : ISPARTA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/12/2010NUMARASI : 2000/337-2010/259Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, mirasbırakan babaları M.'nın 1094 ada 4 parsel sayılı taşınmazı 27.07.1976 tarihinde davalı yeğeni A. U. A. adına satın aldığını ve üzerine 5 katlı apartman yaptırdığını, bilahare 10.07.1981 tarihinde de evlilik dışı ilişkisinden olma ve o tarihte 9 yaşındaki oğlu davalı M.a taşınmazın 1/2 payını muvazaalı olarak intikal ettirdiğini, yapılan işlemlerin kendilerinden mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemişlerdir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, miras bırakanın akdin tarafı olmadığı ve dava konusu taşınmaz bedellerinin davalı A. U. A. tarafından ödendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.09.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılardan asil Ş.A. ile temyiz edilenler vekili Avukat H. H.K. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen asilin ve vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:“Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1094 ada 4 parsel sayılı taşınmaz dava dışı üçüncü kişiler adlarına kayıtlı iken, 27.07.1976 tarihinde satış suretiyle davalı A.U. A.’ya temlik edildiği, davalı A.’nin de ½ payını 10.07.1981 tarihinde ve satış şeklinde diğer davalı M.A.’na devrettiği, 1972 doğumlu olan M.’ın yaş küçüklüğü sebebiyle tarafların ortak mirasbırakanı olan babası M.A. ile annesi A.B.’ın işlemde velayeten bulundukları; davacıların, murisin 24.04.1991 tarihinde boşandığı eşi L.dan olma çocukları, davalı M.’ın miras bırakanın birlikte yaşadığı A.’den olma oğlu, davalı A.U..’nin ise murisin yeğeni olduğu; miras bırakan ile eşi L.arasında 1970’li yıllardan itibaren nafaka davalarının görüldüğü ve gerek bu davalarda gerekse boşanma davasında, miras bırakanın ekonomik durumunun iyi olduğu ve malvarlıklarını davalı M.üzerine aktardığı gerekçe yapılmak suretiyle hükümler oluşturulduğu; davalılar adına 1.1.1976 tarihinde kurulan ...... Kolektif Şirketi’ne miras bırakanın davalı M.adına sermaye koyduğu ve murisin ölümünden sonra açılan vasiyetnamesinde bu hususu belirttiği ve ayrıca M.’ın, A.sayesinde taşınmazlar sahibi olduğunu beyan ettiği; davacılar tarafından davalılar aleyhine, Kemer’de 9.6.1981 tarihinde davalılar tarafından üçüncü kişilerden edinilen taşınmazlarla ilgili olarak açılan tenkis davasının, satış bedelinin davalı A.tarafından ödendiği de belirtilerek iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle reddedildiği ve deracattan geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki, miras bırakanın çekişme konusu taşınmazın kayden maliki olmadığı, bedeli ödenmek suretiyle taşınmazın davalılara maledilmesi olgusunda 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilmek suretiyle tapu iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, davalı A.’nin taşınmazı üçüncü kişilerden alımında satış bedelini miras bırakanın ödediği iddiası da kanıtlanamadığından davalı A.’ye yönelik terditli tenkis davasının reddine hükmedilmesi de doğrudur. Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Davacıların davalı M. hakkındaki ½ pay bakımından terditli talep olan tenkis isteği bakımından, temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olaya gelince; miras bırakanın çekişmeli taşınmazın ½ payını davalı A.’den davalı M.adına satın alınması işleminde davalı M.’a velayeten işlemde bulunduğu kayden sabittir. Hal böyle olunca; davalı M. adına kayıtlı ½ pay bakımından tenkis isteğine ilişkin olarak yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.