Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8997 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7076 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: MİLAS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 30/09/2009NUMARASI: 2008/383-2009/402Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, kayden maliki oldukları 137 parsel sayılı taşınmaza, davalı şirketin elektrik direği dikmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacıların taşınmazına müdahaleleri bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, aksi halde lehlerine irtifak hakkı tesis edilmesini istemiştir.Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza elektrik nakil hattının bir tecavüzünün bulunmadığının keşfen belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 137 parsel sayılı taşınmazın kayden davacılara ait olduğu, yargılama sırasında yapılan uygulama sonucunda dosyaya ibraz edilen teknik bilirkişi raporunda elektrik direklerinin anılan taşınmaza müdahalesi bulunmadığının belirtildiği, ne varki, davacılar tarafından Milas 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2007/105-56 D.iş sayılı dosyasında yaptırılan tespitte 1 nolu elektrik direği yatağının 137 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığının saptandığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşife hazırhale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum gözönünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Somut olayda; yargılama sırasında yapılan uygulama sonucunda düzenlenen rapor ile tespit dosyasında düzenlenen raporlar arasında çelişki bulunduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ölçüm verilerinin de belirtilmediği anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeleri karşılar biçimde üç kişiden oluşacak bilirkişi heyeti ile yeniden keşif yapılıp bilirkişilerden rapor ve kroki alınması, davalının taşınmaza müdahalesi bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, raporlar arasındaki çelişkinin nedeninin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz uygulama ve bilirkişi raporu ile yetinilip hüküm kurulması isabetsizdir.Davacıların, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.9.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.