Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8996 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20756 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KOZAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/03/2013NUMARASI : 2011/559-2013/164Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar Servet, Seyhan, Serhan ve Saniye vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Barış Bülbül'ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi,gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 3/28 oranında paydaşı olduğu 26 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki payını 22.09.2003 tarihli satış aktiyle dava dışı G.K. temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacı,11.01.1982 tarihli kadastro tespitinde ortak miras bırakanları S.. G.. adına tespit gören itiraz neticesinde 1990 yılında hükmen davalılar ile birlikte paydaş olarak adlarına tescil edilen 3126 m2 yüzölçümlü 26 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 330 m2 lik kısmına yönelik murisin yaptığı 18.09.1982 tarihli tarla satış senedine dayanarak dava dışı İ.. K..'ın aleyhlerine Kozan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/216 Esasına kayıtlı açtığı davanın Mahkemenin 2003/245 K. sayılı ilamı ile tapu iptal ve tescil talebinin reddine; tazminat talebinin kabulü ile 800,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verildiğini ve kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiğini,davalıların “sen payını vererek babamızın borcunu öde biz sonra senin payını veririz” şeklindeki telkinleri üzerine İ. ve davalı S. ile birlikte imzaladığı 22.09.2003 tarihli tutanak başlıklı belgeye güvenerek taşınmazdaki 3/28 payını İlyas'ın eşi olan dava dışı G. K. devrettiğini ancak, davalıların miras payını devretmek istemediklerini ileri sürerek eldeki davayı açmış; davalılar Döndü, B. ve S. davayı kabul etmişler; davalı S.davacının 2003 yılından itibaren çekişmeli taşınmaz üzerindeki evde kira bedeli ödemeksizin oturduğundan oturma bedeli olarak murisin borcunu ödediğini belirtip davanın reddini savunmuş; davalılar Seyhan, S. ve S. ise, davanın reddini istemişlerdir.Hemen belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı HMK. nun 33. (1086 sayılı HUMK. nun 76.) maddesi hükmü uyarınca vakıaları bildirmek taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak hakim'e aittir. Eldeki davada, dilekçe içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında hile hukuksal nedenine dayanıldığı sonucuna varılmaktadır. Bilindiği üzere;Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.Somut olaya gelince, yukarıda değinilen hukuksal nedene dayalı bir araştırma ve inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca,temlik ve dava tarihi gözetilerek öncelikle davacının hileye ıttıla tarihinin saptanması,davacının ıttıla tarihine göre davanın Türk Borçlar Kanununun 39/1. (818 s. Borçlar Kanununun 31/1.) maddesinde öngörülen bir yıllık hakdüşürücü süre içersinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, süresinde olduğunun anlaşılması halinde yukarıda açıklanan ilke ve olgular gözetilmek suretiyle gerekli soruşturmanın yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalılar Servet, Seyhan, Serhan ve Saniye vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre öteki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.