Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8981 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 7541 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: ANKARA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 23/09/2010NUMARASI: 2008/472-2010/291Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, 6157 ada, 35 parsel sayılı taşınmazın okul yeri olarak 1967 tarihinde kamulaştırıldığını, anılan parselde paydaş olan şahışlar aleyhine Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/10/1973 tarih, 1971/963 Esas, 1973/887 Karar sayılı kesinleşmiş ilamı ile 6157 ada, 35 parseli teşkil eden 1, 32, 33 ve 34 parsel sayılı taşınmazların 6830 sayılı Kamulaştırma Kanununun 17. maddesi gereğince davacı Hazine adına tesciline kara verilmiş ve kesinleşen ilama dayalı olarak payların büyük bir kısmının hazine adına tescilinin sağlandığını ancak paydaşlardan A.G.’nun payını kamulaştırmadan sonra davalıların murisi B. Y.’a satış yoluyla temlik ettiğini, Hazinenin tescilden önce mülkiyet iktisap ettiğini B. Y. adına yapılan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, kamulaştırma bedelinin murislerine ödenmediğini, iyiniyetli olduklarını, dava açılmasına sebebiyet vermediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; B. Y. hakkında kamulaştırma işlemi yapılmadığını bu nedenle tescil talebinde bulunulamayacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu imar parselinin öncesini teşkil eden taşınmazda 11362/9172000 pay maliki olan A.G.’nun payının diğer paydaşların payları ile birlikte Hazine tarafından kamulaştırılması ve buna bağlı olarak ikame edilen dava sonunda Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/10/1973 tarih, 1971/963 Esas, 1973/887 sayılı kararı ile davanın kabulle sonuçlandığı ve kesinleştiği ancak bu süreç içerisinde A.’in payının davalı B. Y.’a satış suretiyle temlik edildiği ve bu nedenle tescil hükmünün taşınmazın el değiştirmesi nedeniyle infaz edilememesi karşısında eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; 4650 sayılı Yasanın 21. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 16 ve 17. maddelerinin iptalinden önceki yasal düzenlemelerde; “kamulaştırma kararına karşı idari yargıda bir dava açılmamış ise kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mülkiyetin de kamulaştırma ile idareye geçeceği öngörülmüşken” 4650 sayılı Yasa ile (4650/14.md.) Kamulaştırma Yasasındaki değişiklikten sonra “mülkiyetin mahkeme tescil kararı ile geçeceği “ hükme bağlanmıştır (2942 değişik 25.md.). Oysa somut olgular Kamulaştırma Yasasındaki değişiklikten önce meydana geldiğinden kamulaştırma işleminin kesinleşmesi ile mülkiyet idareye geçmiştir. Kaldı ki Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesince de taşınmazın 22/10/1973 tarihinde idare adına tesciline karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; somut olayda taşınmazın 20/03/1967 tarih, 736 sayılı Ankara Valiliği kararı ile kamulaştırılmış ve kamulaştırma işlemine karşı da iptali konusunda idari yargıda bir dava açılmadığı, ayrıca o tarihte mer’i olan 743 sayılı M.K.’nun 633. maddesi hükmü uyarınca mülkiyetin kamulaştırılması ile idareye geçtiği gibi aynı Yasa hükmü uyarınca Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada verilen tescil hükmü ile de taşınmazın mülkiyeti davacı Hazineye geçmiştir.Taşınmaz kaydı üzerindeyken taşınmazdaki payın eski malik A.tarafından davalı B.Y.’a devredilmiş olması davalı B.’e mülkiyetten kaynaklanan bir hak bahşetmez. Kaldı ki, kamulaştırma ile kamu malı olma özelliğini taşıyan taşınmazlarda TMK’nun 1023. maddesinin uygulama kabiliyetinin varlığından söz edilemez. Taşınmazın kamulaştırma işlemi devam ederken taşınmazı temellük eden B.’in, A.’in halefi olma sıfatı ile dava konusu edilen pay üzerinde mülkiyetten kaynaklanan ve ayrıca bir kamulaştırma işlemi gerektiren bir hakkın varlığı bahis konusu olamaz.Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.