MAHKEMESİ: SİNCAN 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 17/01/2013NUMARASI: 2012/345-2013/10Yanlar arasında görülen kayıt düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü Davacı, kayden paydaşı olduğu 1796, 1798, 1883, 1884, 1885 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydında baba adının yazılı olmadığını gerçekte baba adının nüfus kaydında yer aldığı gibi "Nuh" olduğunu ileri sürerek anılan taşınmazların tapu kaydında eksik yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesini talep etmiş, yargılama sırasında ise çekişmeli 1883, 1884 ve 1885 parsel sayılı taşınmazlar davaya konu edilen 1798 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluştuğundan; 1798 parsel sayılı taşınmaz hakkında ayrıca bir talebinin olmadığını bildirmiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nun 12.maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.Tapu Sicil Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir.1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmeli, 2- Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak dava konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı,kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmeli, 3- Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,4- İstem konusunda tanıklar dinlenmeli,5- Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.Somut olaya gelince; mahkemece, davaya konu edilen taşınmazların tapulama tutanaklarının Tapu Sicil Müdürlüğü'nden ve ilgili nüfus kayıtlarının Nüfus Müdürlüğün'den yazılan müzekkere ile istenildiği halde; gerekli belgelerin Ayaş Hükümet Konağı'nda çıkan yangın sonucunda temin edilemediği için gönderilemediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; davacı, dava dilekçesinde tanık deliline de dayandığı göre mahallinde keşif yapılıp tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmazların başında dinlenerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, değinilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.5.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.