Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8861 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 7530 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: ANKARA 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 08/05/2007NUMARASI: 2005/275-2007/140Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 14 parsel sayılı taşınmazdaki 18 nolu daireyi, haksız olarak davalının kullandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.Davalı, çekişmeli daireyi dava dışı yükleniciden haricen satın aldığını, yüklenici tarafından davacıya teminat olarak dairenin devredildiğini, taşınmaza faydalı ve zaruri masraflar yaptığını, davacının alacağından mahsup edilmesi gerektiğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının iddiası sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmazdaki bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 27395 ada, 14 parsel sayılı taşınmazdaki kat irtifaklı binanın 3.kat 180/2858 arsa paylı çatı arası mesken niteliğindeki 18 nolu bağımsız bölümünü 12.8.1999 tarihinde davacının satın almak suretiyle edindiği kayden sabittir. Öte yandan, davalının taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı ancak, 10.8.2000 tarihinden itibaren taşınmazı tasarruf ettiği mahkemece belirlenmek suretiyle, davacının çaptan kaynaklanan mülkiyet hakkına değer verilerek, elatmanın önlenmesi isteğinin kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne ilişkin davalının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Diğer taraftan, davalının kayden davacıya ait çekişme konusu bağımsız bölüme bilirkişi raporunda gösterildiği şekilde bir kısım zorunlu ve faydalı masraflar yaptığı tartışmasızdır. Türk Medeni Kanununun 994. ve 995. (eski M.K. 907, 908 Md.) maddelerinde öngörülen yasal düzenlemeler gereğince davalının kendisine karşı açılan bir davada ayrı bir davaya konu etmeksizin yaptığını bildirdiği masrafları aynı dava içinde savunma yoluyla istemesi olanaklıdır.O halde, yasal bu düzenlemeler gözetilmek suretiyle mahkemece davalının taşınmaza yapmış olduğu masrafların hüküm kapsamına alınması da kural olarak doğrudur.Ancak, karar altına alınması gereken masrafların aynı yasal düzenlemeler gereğince ,masrafı yapan davalının iyiniyetli olup olmadığına göre değişeceği ve belirlenmesinin gerekeceği kuşkusuzdur. Oysa, mahkemece davalının durumu üzerinde durulmadığı gibi bu konuda bir araştırma ve inceleme de yapılmış değildir. Kaldı ki; somut olayda davalının dosyaya sunduğu " Daire Satış Sözleşme Protokolü" başlığını taşıyan 28.7.1999 tarihli belgede; dava konusu taşınmazın dava dışı yüklenici tarafından davacıya teminat olarak devredildiği ve sicil kaydının davacıya intikal ettirilmesine karşın taşınmazın kiraya verilmesi, satılması gibi yetkilerde dahil taşınmaz üzerinde tüm tasarruf işlemlerinde yetkinin davacının bayiine bırakıldığının, davacının imzasını taşıyan bu belge ile kararlaştırıldığı görülmektedir. Esasen, davalı da bu belgeyi imza altına alan davacının bayii olduğu bildirilen kişiden taşınmazın zilyetliğini edinerek kullandığını savunmuştur.Gerçekten de; anılan belgenin sıhhati yönünden hukuken bir sakınca bulunmuyor ise davalının taşınmazda fuzuli şagil olduğu söylenemez. Başka bir ifade ile taşınmazı kullanması sonucu, kötü niyetli zilyedin mülkiyet sahibine ödemekle yükümlü olduğu haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilden davalının sorumlu tutulamayacağı kuşkusuz olduğu gibi, davalının iyiniyetli olup olmadığının tespitinin ve buna bağlı olarak taşınmaza yapılan masrafların niteliğinin tespitinin de bu belgenin sıhhatine bağlı olduğu tartışmasızdır.Oysa, davacı anılan belgedeki imzanın kendisine ait olmadığını, sahte olduğunu ileri sürmüştür.Ne varki, mahkemece değinilen hususlar bakımından hiçbir araştırma ve inceleme yapılmaksızın eksik soruşturmayla yetinilerek neticeye gidilmiştir.Öyleyse, eksik tahkikatla yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.9.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.