Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8839 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8004 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/12/2012NUMARASI : 2012/246-2012/599 Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tenkis, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ile bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.04.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar N.. A.. vd.vekili Avukat A.D. davacı R.. Ş.. vk. Av.R. G.geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı L.. A.., davalı N. A.birleşen davada davacı P.B. vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ...tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis, birleşen dava ise tapu iptali -tescil, tenkis ve tazminat isteklerine ilişkindir. Mahkemece, hükmüne uyulan bozma kararı nedeniyle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Hemen belirmek gerekir ki, hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca mahkemece kök muris N.A. tarafından davalıların murislerine yapılan temliklerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek ve benimsenmek suretiyle yazılı şekilde asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalılar vekilinin asıl ve birleşen davada bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Ne var ki, 6100 Sayılı HMK 297/2. maddesinde; (1086 Sayılı HUMK’nun 388/son md.) hüküm sonucu kısmında; “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır. Bu nedenle, dava konusu taşınmazlarda muristen davalılara geçen payların asıl davada davacının miras payı, birleşen davada ise ise yine birleşen dosya davacısının kendi ve dava dışı kardeşinden temlik aldığı miras payı oranında iptal ve tesciline karar verilmesi gerekirken, nasıl hesaplandığı belli olmayan ve denetimi olanaklı bulunmayan oranlar üzerinden hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı tarafın asıl davaya yönelik temyiz itirazına gelince, davacı 05.03.2009 tarihli dava dilekçesinde mirasbırakanın mirasçıdan mal mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlikte bulunduğunu ileri sürerek 7625 ada 14 parsel sayılı taşınmaz için eldeki davayı açmış, 19.04.2010 tarihli ıslah dilekçesiyle de 1 ve 5 parseller bakımından da aynı talepte bulunmuştur. O halde, mahkemece ıslah suretiyle ileri sürülen istek hakkında da bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda bir hüküm kurulmamış olması isabetsizdir. Öte yandan birleşen davada da; davacı P.. B..; kardeşleri Rahmi ve Ali mirasçıları yanında, diğer kardeşi Hasan mirasçıları aleyhine de dava açarak, kendi murisi ( kök muris) tarafından kardeşi Hasan'a temlik edilen , ancak dava tarihinden önce dava dışı kişiye satılan pay nedeniyle tazminat isteğinde bulunmuştur. Hâl böyle olunca, mahkemece birleşen davadaki bütün talepler hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, bozmaya uyulmakla ilgilileri bakımından meydana gelen usuli kazanılmış hak kuralı gözardı edilerek tazminat isteği yönünden bir karar verilmemiş olmasıda isabetsizdir. Bir kısım davalılar vekili ile asıl ve birleşen dosya davacısının yukarıda açıklanan yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflar vekilleri için 1.100.00.'er -TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 29.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.