MAHKEMESİ : AMASYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/01/2013NUMARASI : 2011/586-2013/127Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.04.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat E. E.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1924 doğumlu muris M.T. 02.10.2011 tarihinde çocuksuz olarak öldüğü, geride mirasçı olarak sağ eşi (davalı) A.. T.. ile kardeşi (davacı) E.. T..'ın kaldıkları, çekişme konusu 434 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise bahçeli ahşap ev niteliği ile mirasbırakan adına kayıtlı iken 13.10.2010 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacı, mirasbırakanın kendisini miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla temlikte bulunduğunu ileri sürerek eldeyi davayı açmış, davalı ise; babasından miras kalan 403 ve 408 parsel sayılı taşınmazları eşinin sattığını ve satışından gelen para ile dava konusu taşınmaz üzerine ahşap bir ev yaparak uzun yıllar bu evde oturduklarını, murisin amacının mal kaçırmak olmayıp, taşınmazı gerçek hak sahibine iade etmek olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davalının savunmasında belirttiği 403 ve 408 parsel sayılı taşınmazların gerçekten de davalıya ait iken eşi olan murisin vekâleten hareket ederek taşınmazları 13.12.1966 tarihinde dava dışı Hüseyin Menşur'a sattığı, tanıkların davalı savunmasını doğrulayarak mirasbırakanın buradan gelen para ile çekişme konusu taşınmaz üzerine ahşap bir ev yaptığını, bir kısım para ile de borçlarını ödediğini beyan ettikleri, ayrıca davacı ile murisin arasının öteden beri iyi olduğu, hatta hasta olduklarında muris ve eşi ile davacının ilgilendiği, mirasbırakanın kız kardeşinden mal kaçırmak için bir nedeninin bulunmadığı, dava konusu 2 parsel sayılı taşınmazın muris tarafından davalı eşine babasından kalan ancak kendisinin satarak bedelini aldığı taşınmazlar karşılığında devredildiği ve dolayısıyla murisin diğer mirasçısından mal kaçırma amacıyla bu temliki yapmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 29.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.