Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8834 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8200 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/01/2013NUMARASI : 2011/254-2013/45Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.04.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat M.T. ile temyiz edilenler vekili Avukat M. D., Avukat S.Y.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, araç sicil kaydının iptali ve alacak isteklerine ilişkindir. Mahkemece, miras bırakanın davalı B.. K..'ya yaptığı ölünceye kadar bakım akdine dayalı temlikde davalının ölünceye kadar bakma akdi uyarınca bakım borcunu yerine getirdiği, hibe suretiyle yapılan temliklerde ise muvazaa hukuksal nedenine dayanılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine, diğer taleplerin ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;1928 doğumlu mirasbırakan A.K. 05.02.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak sağ eşi M.. K.. ile çocukları (davacılar) S.. Ş.., R.. A.., (Kaya) Ali Kaya, F.. O.. ve (davalı) Ş.. K..'nın kaldıkları, muris A. K.adına kayıtlı 810 parsel sayılı taşınmazını 14.02.2008 tarihinde oğlu Ş.. K..'nın eşi olan davalı B.. K..'ya ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiği, yine adına kayıtlı 106, 131, 206, 314, 239, 240 ve 697 parsel sayılı taşınmazları da aynı tarihte bağış suretiyle oğlu Ş.. K..'ya devrettiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki, çekişme konusu 106, 131, 206, 314, 239, 240 ve 697 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan A. K. tarafından davalı Ş.. K..'ya bağış suretiyle temlik edildiği saptanmak ve yapılan işlemin hibe olması nedeniyle bu taşınmazlar bakımından 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı, davacıların tenkis isteklerinin de olmadığı mahkemece belirlenmek ve benimsenmek suretiyle tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, davaya konu araçlar ile alacak isteği bakımından ise davacılar vekili vekâletnamesindeki yetkiye dayanarak bu yönden açtığı davadan feragat ettiğinden bu istekler bakımından da davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin bu hususlara değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacı tarafın diğer temyiz itirazlarına gelince; Davacılar mirasbırakanın gelini (davalı) B.. K..'ya ölünceye kadar bakma akdi ile yaptığı temlikin de mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlar, davalı B.. K.. ise, kayınpederine sağlığında baktığını ve edimini yerine getirdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (TBK m. 614 (BK) m. 514)).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; mirasbırakanın sağlığında davalı oğlu Şükrü'nün evine yakın bir evde eşi ile birlikte oturduğu, kendisi ve eşi ile daha çok davalıların ilgilendiği sabit ise de; ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edilen taşınmazın değeri 592.200,00.-TL olarak belirlenmiş olup, devrin bakım borcunun karşılığını aşar miktarda olduğu anlaşılmaktadır. Keza, muris daha azı ile ya da kira gelirleri bulunduğundan bu gelirle kendisine baktırabilecekken oldukça değerli bir taşınmazını temlik etmiştir. Yine mirasbırakan, ölünceye kadar bakma akdi ile temlikte bulunduğu gün bakım borçlusunun eşi olan oğluna da dava tarihindeki toplam değerleri 2.000.000,00 TL olarak saptanan 7 adet taşınmazını bağış suretiyle devretmiştir. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, mirasbırakanın 810 parsel sayılı taşınmazını bakım karşılığı değil, diğer mirasçılarından mal kaçırma amacıyla temlik ettiği sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca, mahkemece 810 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bu taşınmaz hakkında da davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.Davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 29.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.