Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8812 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8941 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/01/2014NUMARASI : 2013/186-2014/40Taraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece 959 parsel sayılı taşınmaz bakımından karar verilmesine yer olmadığına, 725 parsel sayılı taşınmaz bakımından; asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı (birleşen davada davacı) vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi .. .’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.-KARAR-Asıl dava, iki parça çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, birleşen dava inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.Davacı (birleşen davada davalı), çekişme konusu 725 ve 959 parsel sayılı taşınmazları 30.03.2006 tarihinde davalıdan satın aldığını, aralarında yapılan protokolle davalının taşınmazları 10.11.2007 tarihine kadar kullanmasına izin verdiğini, ancak davalının bu tarih sonrasında taşınmazları boşaltmadığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur. Davalı (birleşen davada davacı), asıl davanın reddini savunmuş, davacı ile aralarında gerçek bir satış olmadığını, taşınmazların teminat amaçlı devredildiğini, davacıdan aldığı borcu ödemek istediğini ancak davacının faiz talepleri nedeniyle borcu ödeyemediğini belirterek, tapunun iptali ile adına tescilini istemiştir. Asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece “... taraflar arasında düzenlenen 27.03.2006 tarihli Protokol başlıklı belgenin, 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanan, inançlı işlemin belgesi niteliğinde olduğu tartışmasızdır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 81. maddesi 6098 sayılı (Türk Borçlar Kanunu md.97) hükmü değerlendirilmek suretiyle birleşen dava yönünden karar verilmesi, birleşen davanın sonucuna göre asıl dava konusunda karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı...” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece; 959 parsel sayılı taşınmaz bakımından karar verilmesine yer olmadığına, 725 parsel sayılı taşınmaz bakımından asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine karar verilmiştir../..Bozmaya uyulmuş olmakla bozma lehine olan taraf bakımından usulî kazanılmış hak oluşur.Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu halde bozma gereği yerine getirilmeyerek usulî kazanılmış hak kuralı ihlal edilmiştir. Şöyle ki, bozma ilamında taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisine değinilmiş ve Borçlar Kanunu'nun 81 (TBK 97) maddesi uyarınca işlem yapılması gereğine işaret edilmiştir. Öte yandan yargılama aşamasında 959 sayılı parselin dava dışı kişi adına tesciline karar verilmiştir. TMK'nun 705 maddesi uyarınca anılan kararın kesinleşmesiyle mülkiyetin geçtiği kuşkusuzdur. Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonra sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre; iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta, dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. Kendiliğinden (resen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, mahkemece davacıya seçimlik hakkı hatırlatılarak sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir.Hâl böyle olunca, öncelikle 959 sayılı parsel bakımından HMK'nin 125. maddesi gereğinin yerine getirilmesi, ayrıca 27.3.2006 tarihli sözleşme uyarınca davalı Gülhan'ın davacı Salim'e ödemesi gereken miktar saptanarak mahkeme veznesine depo edilmesi için davalı Gülhan'a süre verilmesi, paranın yatırılması halinde iptal ve tescil isteğinin kabul elatmanın önlenmesi isteğinin reddedilmesi, aksi halde asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri yerine getirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davalı (birleşen davada davacı) vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.