Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 877 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15847 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : DÖRTYOL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/04/2013NUMARASI : 2009/737-2013/346 Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, çaplı taşınmazda paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden;çekişme konusu 731 parsel sayılı taşınmazın ifraza tabi tutulduğu ve 2380-2381 ve 2382 sayılı parsellerin oluştuğu 2382 sayılı parselde ifraz edilerek 2645-2646-2647 nolu parsellerin oluştuğu ve paylı mülkiyet üzere taraflar ve dava dışı kişiler adına yazıldığı, 2645 parsel sayılı taşınmazın tümünün davalı tarafından kullanıldığı, davacının kullanabileceği bir yerin bulunmadığı saptanmak suretiyle davacının payı oranında elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davalının öteki temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere,paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; dava konusu 2380 parsel sayılı taşınmazın tarla niteliğinde olduğu, yukarıdaki ilkeler uyarınca tüm paydasları bağlar biçimde fiili kullanma biçiminin oluşmadığı, fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 20.04.2012 tarihli krokide A harfi ile gösterilen 2299,27 m2 ve G harfi ile gösterilen 22,83 m2 bölümün davacı tarafından narenciye bahçesi olarak çekişmesiz biçimde kullanıldığı, dolayısı ile intifadan men koşulunun gerçekleşmediği toplanan deliller ve tüm dosya içeriği ile sabittir. Hal böyle olunca, 2380 parsel sayılı taşınmaz bakımından ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, davacının payına isabet eden miktardan az yer kullandığı şeklindeki yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi kabul ve red oranı dikkate alınarak yargılama giderlerinin paylaştırılması,kabul kapsamına alınan değer üzerinden harç hesaplanması ve davada kendisini vekil aracılığıyla temsil ettiren davacı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsizdir. Davalının, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlere hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.