MAHKEMESİ: HATAY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 10/02/2006NUMARASI: 2005/320-2006/29Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, kayden paydaşı bulundukları 236, 239 ve 331 parsel sayılı taşınmazları paydaşların fiilen taksim edip o şekilde kullanmaya başladıklarını, davalı M.... anlaşmaya aykırı davranıp taşınmazdaki kendilerine ait yapıları kullanmalarına engel olduğunu, tarafların sahip oldukları şirketler adına yapılan kullanım ve yararlanma şeklini belirleyen anlaşmaya göre inşa edilen duvara müdahale edildiğini, yapımının durdurulduğunu ileri sürüp Türk Medeni Kanunun 693. maddesi gereğince, taşınmazlardan kullanma ve yararlanma şeklinin aralarındaki sözleşme esas alınarak belirlenmesi, duvarın mevcut durumunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalılar, dava konusu taşınmazlarda paydaş olduklarını, taşınmazların kullanım şeklini belirleyen bir anlaşmanın paydaşlar arasında yapılmadığını, 25.08.2005 tarihli anlaşmaya paydaşlar katılmadığından kendilerini bağlamayacağını, yapılmak istenen duvarın taşınmazın değerini azaltacak nitelikte olduğunu, kullanımın her zaman kendileri aleyhine bulunduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların taraflar arasında paylı mülkiyet üzere olup, paydaşlar arasında taşınmazın kullanım biçimini belirleyen bir anlaşma bulunmadığı, tespit talebinde hukuki yarar olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... .n raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paylı mülkiyet üzere olan taşınmazda, kullanma ve yararlanma biçiminin tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 236 ve 239 parsellerin "tarla", 331 parsel sayılı taşınmazın "kargir tek katlı depo" nitelikli bulunduğu, paylı mülkiyete konu taşınmazlarda tarafların paydaş oldukları, taraflar arasındaki çekişmenin taşınmazlardaki yapıların kullanım şeklinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda paylı mülkiyet, yasanın 688 ile 700. maddelerinde düzenlenmiş, düzenlemede genellikle 1926 tarihli önceki yasa hükümleri dikkate alınmış, "yönetim ve tasarrufa" ilişkin bazı konularda açıklık saptanmış, bu arada 693. madde ile de önceki yasadan farklı bir yasa hükmü getirilmiştir.Sözü edilen maddede aynen "paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hakim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veyer itibariyle paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir. Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşlara temsilen sağlayabilir" ifadelerine de yer verilmiştir. Önceki yasada bu maddeyi tam olarak karşılayan bir hüküm mevcut değildir. Özellikle, hükümet gerekçesinde değinildiği gibi, maddenin ikinci fıkrası ile paydaşlar arasında, paylı malı kullanma ve bu maldan yararlanma şekliyle ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde hakimin yetkili olduğu, bu bölünmenin paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle bölünme biçiminde mümkün olacağı dile getirilmiştir.Maddede hakime tanınan yetki, paylı malın yer itibariyle olduğu kadar, zaman bakımından da bölünebileceği esasına dayandırılmıştır.Yasanın paylı mülkiyete ilişkin hükümleri bütün olarak incelendiğinde, 688.maddenin, 695.maddeye kadar, paylı taşınmazda yönetim, tasarruf, yararlanma, koruma, giderlere katılma ve bu konularda paydaşlarca verilen kararların etkisi düzenlenmiş, bu suretle paydaşların mülkiyet haklarını bir çekişmeye meydan vermeden uyum ve düzen içerisinde kullanmaları amaçlanmıştır. Böyle bir amacın gerçekleşme olasılığı bulunmayan hallerde, sorunlu paydaş yönünden paydaşlıktan çıkarma (md. 696, 697), nihayet paylı mülkiyetin sona ermesi (md.698, 699) düşünülmüştür. Görüldüğü üzere yasa koyucu, öncelikle, kimi halde devamı zorunlu paylı mülkiyet ilişkisinin ayakta tutulmasına özen göstermiş, paydaşlık ilişkisinin ve paydaşlığın sona erdirilmesini son çare olarak amaçlamıştır.Yasanın bu amacı 693/2. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, mülkiyet çekişmesi ve sorunlu olmayan paylı taşınmazlarda, kullanma ve yararlanma biçimi yönünden hakimin müdahale zorunluluğu bulunduğu tartışmasızdır.O halde hakim, paydaşlık ilişkisinin devamında fayda ve zorunluluk olan hallerde, paydaşların sicilden kaynaklanan haklarını ihlal etmeksizin, diğer paydaşların hakları ile bağdaştığı ölçüde, somut olayın özelliğini, taşınmazın konumunu, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetlerini, tarafların ihtiyaç ve gereklerini gözetmek suretiyle paylı malın kullanılmasının zaman ve yer itibariyle paydaşlar arasında ne şekilde bölünebileceğini saptayıp buna göre karar vermek durumundadır.Bunun içinde taşınmaz başında keşif yapılarak uzman bilirkişilerden açıklanan ölçütleri yansıtan, paylı taşınmazın zemin ve yer olarak bölünme biçimini belirleyen, çeşitli seçenekleri içeren rapor alınması, bunlardan en uygun olanına hükmedilmesi gereklidir.Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazlar taraflar arasında paylı mülkiyet üzere olup, taraflar taşınmazları kullanma ve yararlanma biçiminin hakim tarafından belirlenmesini istemişlerdir. Nevar ki, mahkemece bu konuda yeterli bir araştırma ve uygulama yapılmamıştır.Hal böyle olunca; mahkemece yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılıp, soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.09.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.